2 Ocak 2017 Pazartesi

Yılın İlk Keşifleri; Village Coffee&Books, Meet Lab Coffee


Yılın İlk Keşifleri; Village Coffee&Books, Meet Lab Coffee

Yeni yıl, yeni kararlar, yeni keşifler… Yılın ilk günlerinde yolum Yel Değirmeni Mahallesi’ne düştü, iyi ki de böyle olmuş Village’la ilk açıldığı günlerde tanışmam harika oldu. Meet Lab Coffee ise ‘La La Land’ı izlemeye Caddebostan’a gittiğimiz pazar akşamı çarptı gözüme.


Meet Lab Coffee, Caddebostan Cemil Topuzlu Caddesi’nde, kolay anlatımla yol tariflerinin vazgeçilmezi Caddebostan Migros’un karşısına geçip yukarı’ya doğru yürüdüğünüzde sağda. Bağdat Caddesi’nde nitelikli kahve içmek istediğinizde Şaşkınbakkal’da mekan bulmak kolay (Drip, Secco, Double Pause Coffee gibi…) ancak Caddebostan’da kahve denince zincir kahveciler dışında pek de seçeneğimiz yoktu bugüne kadar. Meet Lab Coffee bu ihtiyaca ilaç gibi gelecek bir mekan olmuş. Hem dekorasyonu hem de sakinliği açısından buralarda zaman geçirmek istediğinizde ilk tercih edeceğiniz yer olmalı.
Özellikle tasarıma bayılacaksınız, kapıdan girdiğinizde koca bir erlen (Laboratuvar Malzemesi) karşılıyor sizi. Take away bardakları da çok zevkli deney tüpü şeklinde bardaklarda geliyor sütünüz, eğer orada oturup bişeyler içecekseniz. Flat white ve Cortado’sunu denedim. Kahveler de gerçekten lezzetli ve isteğinize göre soya sütüyle de servis edilebiliyor. Üçüncü dalga kahveciler arasında önemli bir yer edineceklerini düşündüğüm Meet Lab Coffee’yi mutlaka keşfedin. Belki ardından güzel bir sahil yürüyüşü yaparsınız J



                                     Buranın bana anımsattığı şarkı; Bon Iver- Towers 

                                  https://www.youtube.com/watch?v=t60roHM1t7o


Village Coffee&Books


Bir sürü yazımda da bahsettiğim gibi Yel Değirmeni Mahallesi’ne olan sevgim hiç bitmiyor. Biz Huzurlu, sakin derken bir sürü yeni mekanın açılmasıyla kalabalıklaştığı da aşikar olan bu mahallenin yepyeni bir sakini Village. Diğer yerlerden açık ara farklı olduğu şeyse, bence buraların en şık mekanı oluşu. Girişteki salıncaktan, içerideki soft renklere, bahçe kısmındaki ferahlıktan, ayrıntıların şirinliğine kadar her ayrıntı düşünülmüş ve şık bir yer yaratılmış sahipleri tarafından. Güleryüzlü servis, tatlı sunumlar ve lezzet de bir yandan etkileyici. Village Coffee&Books’un menüsü büyük ölçüde kahvaltılardan oluşuyor. Tost, sandviç, salata ve tatlı çeşitleri de tatmin edici; ama kahvaltı menüsü epey geniş.
İki kişilik Village Kahvaltı, Klasik ve Sıcak kahvaltılar, pancake, krep çeşitleri, yumurta ve omlet seçenekleri mevcut. Ev yapımı kuru meyveli granola, yulaf ezmesi ve taze meyveleri de unutmamalı tabi. Benim gibi masaya gelen her şeyin kendi seçimin olmasından yanaysanız şayet bu fırsatı da veriyorlar size. Kendin Seç Kahvaltısını tercih ederseniz, kendi oluşturdukları menüden seçimlerinizi yapabiliyorsunuz. Ben ilk gidişimde klasik kahvaltılarını tercih ettim. Peynir çeşitleri, zeytin, reçeller, yumurta ve kahvaltı salatasından oluşan bu menü çok da yeterli ve lezzetli geldi bana. Bir sonraki gidişimde ise ya kruvasan, nutella ve filtre kahveden oluşan Fransız Kahvaltısı’nı ya da Pişi tabağı’nı tercih edeceğim. Tatlılardan da ev yapımı muzlu ya da çilekli kavanoz pudingle Çikolata Kavanozu gözümü kestirdiklerim arasında. Özellikle sıcak bir günde, bahçeye yerleşip kahve-tatlı keyfi yapmak eminim sizin de çok hoşunuza gidecek, benden söylemesi J



                    Buranın bana anımsattığı şarkı; Ben Howard - Small Things 

                         https://www.youtube.com/watch?v=_3c8l322U4g




12 Aralık 2016 Pazartesi

Üç Öğün Keşif;



Üç Öğün Keşif;

Şehir durmuyor! Yaşıyor, yaşatıyor ve olabildiğince yenileniyor. Bir sürü yeni mekan açılıyor ve insanlar hayatın telaşından bi nebze kurtulmak ve birkaç saat uzaklaşmak adına bu yeni mekanların kapısını arşınlayıp, güzel şeyler tatmak istiyorlar. Biz de tam da bu amaçla üç öğünü geçirebileceğimiz yerler bulduk ve her birini hızlıca keşfettik. Galata'dan Katmer, Yeniköy'de Yeniköy Lokantası ve Sarıyer'in yenisi Havan'dan by Beff Gourmet... 

Kahvaltı- Katmer Galata 

Galata'nın en sevdiğim sokaklarından biri de Tatar Beyi Sokak. Hem çok sakin hem de belli müdavimleri olan tatlı yerlerlere ev sahipliği yapıyor. Old Java, Galata Mutfak bunlardan birkaçı. Şimdi Old Java'nın hemen karşı çaprazında bir de kahvaltıcımız oldu. Öyle hergün açılan klasik kahvaltıcılar gelmesin aklınıza. Burada her şey doğal, özel ve özenle seçiliyor. Tüm lezzetler, üretildiği yerlerden getiriliyor ve bu menüde de belirtilmiş. Yumurta Denizli'den, lor peyniri Balıkesir, zeytinler Manisa ve Çanakkale, Bal Datça ve Ankara'dan mesela. Her biri de leziz. Mekana adını veren katmerleri ve mantı Kayseri'den. Öğlen saatlerinde geldiğinizde enfes dolmalar yemeniz, günün menüsünden tercihler yapıp günü tatlıyla taçlandırmanız mümkün; ama ilk olarak sabahın erken saatlerinde dış kısımdaki masaya kurulup kahvaltının keyifini çıkarın derim. Ekşi mayalı ekmekler de çok çok sevdiğim Nino'danmış. Benden söylemesi!

  
                                      Buranın bana anımsattığı şarkı; Abigail Wyles - Mantra


                                         https://www.youtube.com/watch?v=9J7jDMwvO9c


Öğlen Yemeği - Yeniköy Lokantası

Yeniköy'de bambaşka bir dünyadaymış gibi hissediyor musunuz benim gibi bilemiyorum; ama sanki şehirden çok uzakmış gibi bir his ve aynı anda da tek adımda denizin kenarında olabilmek en güzel olan şey sanırım. Buraya geldiğimde hep Emek Mantı'yı tercih etmiş, Yeniköy Lokantası gibi bi' yerin eksikliğini o daha yokken dari hissetmişimdir. Yeniköy Lokantası, 'yavaşlasın şehir, yavaşlasın yemek' sloganıyla ortaya çıkmış minik bir aile işletmesi. Yoğun kalabalıkların yer bulabileceği bir alan yok, belki de tam da bu sebepten ev sıcaklığında. Duvarlardaki resimler, o koskoca ayna ve sahibesinin güleryüzü eşliğinde, Yeniköy Lokantası'nın günlük menülerini deneyebiliyorsunuz. Burada kahvaltı, öğlen ve akşam yemeklerinde servis veriliyor ve menü hergün değişiklik gösteriyor. Genelde sağlıklı seçenekler, zeytinyağlılar ve ana yemekler bulunuyor, pilav ve makarna çeşitleriyle günün böreği çoğu gün mevcut.
 Ben gittiğimde kuru fasulye bulgur ve kendi yapımları yoğurdu tercih ettim. İkram ettikleri pancar turşusu ve yoğurda bayılıdım. Bunun gibi yine kendi yapımları olan turşu, şerbet ve reçelleri satın alabileceğinizi de belirteyim. Mekan sahibinin size bir de sürprizi var. Misafirlerine çıkışta çok şık bir kumaş çanta ve kitap ayracı hediye ediyor ki bence çok çok ince bir davranış. Gününüze gülümseme katıyor.


                                    Buranın bana anımsattığı şarkı; Frou Frou - Let Go 


                                   https://www.youtube.com/watch?v=13WAhlE02ew


Akşam Yemeği - Havan'dan by Beff Gourmet
Akşamüstü yemeği desek daha mantıklı olur sanırım çünkü Havan'dan 20:00 itibariyle kapılarını kapıyor. Olsun, siz bu saate kadar mutlaka işlerinizi ayarlayın ve gelin. Oldukça görülesi, şık ve hoş bir mekanlar karşı karşıya kalacağınızın garantisini verebilirim. Sarıyer Reşitpaşa'nın son dönemde söz konusu olan yükselişinde önemli bir yere sahip olacağını kısa sürede gösteren Havan'dan, gerçek bir aile restoranı. Ortamı epey keyifli. Duvarlardaki resimler, mekana ismini veren havanlar, kitaplık ve tatlılarla yemeklerin sergilendiği alan bi' harika. Tüm bunları incelerken gözünüz günlük menünün yazılı olduğu kara tahtaya takılı kalacak ve seçim yapmakta zorlanacaksınız. Tabi cumartesiyse durum böyle değil çünkü çoğu insanın merak ettiği 7 saatte pişen kaburgayla hazırlanan hamburgerleri var menüde. Ben gittiğimde menüden karnabahar salatası ve kabak crumble'ı tercih ettim. Özellikle kabak crumble ve yanında getirdikleri kendi yapımları olan ekmekler çok lezzetliydi; ama doyarak masadan kalkmak istiyorsanız, kalabalık arkadaş grubunuzu da alıp gidin ve menüdeki her şeyden birer ikişer tabak söyleyin ortaya. Her biri epey leziz gözüküyor çünkü. Oturduğum süre boyunca masalara gelen yemekleri takip etmekten kendimle vakit geçiremedim diyebilirim:) Tatlılar da enfes görünüyordu ve özellikle cinnamon'unun methini çok duyuyorum. Bir sonraki gidişime sakladığım tatlı keyfimde bana Melez Tea veya leziz kahveleri de eşlik edecektir. Siz de Sarıyer'e doğru çevirin rotayı. Keşfedilesi bir mekan oluşturulmuş!
Buranın bana anımsattığı şarkı; Ta-Ku I miss You 


https://www.youtube.com/watch?v=BAQtIFtM250






8 Kasım 2016 Salı

Teşvikiye’de Bir Gün;


Haftaiçi kapalı binalarda sıkışıp kaldıktan sonra, haftasonu da korkunç kalabalıklar içinde kahve içip oturmak için masa kovalamaktansa, olabildiğince ıssız alanlar bulmaya çalışıyorum. En azından yürüdüğüm yollar sakin olsun diyerek sabahın erken saatlerini seçiyorum kendime. Eminim çoğunuz da benim gibi hissediyorsunuz bu konuda, sakin kalabilmek büyük ihtiyaç. Teşvikiye – Maçka arasındaki sokaklar bu arzuma çok uygun geliyor ve  başlıyorum keşiflere. İki yeni bir klasikleşmiş mekan var aklımda…
AKALİ
Maçka’da Vişnezade Mahallesi’nde Dibekçi Sokak’ta bulunan Akali, kolay anlatımla Akaretler’den Nişantaşı’na doğru giderken soldaki yokuştan çıktığınızda, sağdan üçüncü sokak. Çok arada kalıyor, adresi zor deyip de keşfetmekten vazgeçmeyin diye direkt yol tarifi verdim sanırım. Burası gizli kalmış bir lezzet üssü gibi. Uzun süredir varlığını sürdürüyor ve nasıl bu kadar geç keşfettim, ben de bilemiyorum. Mekana bir Pazar günü gittim ve 11:30’da başlayacak olan kahvaltı servisini beklerken kendimi mis gibi kokuların içinde, sokağın sessizliğinin huzurunu yaşarken buldum. Kruvasan ve ekmeklerden gelen bu enfes koku açlık halimi ikiye katlarken, menüyü hatmettim diyebilirim. O gün kahvaltı için özel olarak hazırlanan bir menü mevcuttu ve bunların içerisinden taze otlu, ezine peynirli çırpılmış yumurtayla, peynir ve zeytinler eşliğinde gelen söğüşü tercih ettim. Hem sunum hem de lezzetler açısından bayıldığım, bundan sonra sürekli olarak uğrayacağıma dair kendi kendime sözler verdiğim Akali’de malzemeler titizlikle seçiliyor ve menü özel yiyeceklerle dolu. Öyle adım başı oturup da karşımıza çıkan birbirinin kopyası mekanların, yine birbirinin kopyası şeklindeki menülerden değil. Kavurmalı kaşarlı waffle’dan tutun da kendi hazırladıkları ekşi mayalı ekmeklerle hazırladıkları tost ve sandviçlere, kruvasan arasında yerleştirdikleri enfes antrikot ve ince kıyım sosise kadar hepsi bi’ harika. Menüdeki şampiyonlar ligi yazılı kısımdaki her şeyi denemek isteyeceğinize eminim; ancak öğlen veya akşam saatlerinde orada bulunursanız her yerde bulamayacağınız Gara guzu birası eşliğinde hamburgerlerin tadına bakmayı da unutmayın. Akali, bende ilk görüşte aşk etkisi yarattı ve bunun son görüşmemiz olmayacağını da garanti edebilirim J

5 TEA&COFFEE TIME


Biliyorum zor; ama bugünlük Moc’u ardınızda bırakın. Dümdüz ilerlediğinizde tam köşede, sizi dışarıya doğru bakan beş yeşil sandalye, güzel bir müzik ve güleryüzlü insanlar karşılayacak. 5 Tea&Coffee Time’ı bulmuş olduğunuza göre, artık kendinizi bırakıp bu tatlı ortamın müdavimi olma vaktidir. Dışa doğru döndürülmüş yeşil sandalyelerden birine bırakın kendinizi ve saatlerce etrafı izleyin. Mekanın tek özelliği atmosferin güzel oluşu ve etrafı seyrin verdiği mutluluk değil elbet, burada damak zevkinize uygun olarak tercih edebileceğiniz onlarca çay çeşidi var. Yine tercihe göre küçük demlik ve iki fincan içebileceğiniz büyük demlik seçenekleri bulunuyor. Çayların yanında illa da tatlı isterim derseniz belli atıştırmalıkları bulmanız da mümkün. Menüde çayların hangi çeşitte olduğu, hafiflik oranları ve içerdikleri şeyler açıkça belirtilmiş olup; size yardımcı oluyor. Ben çay değil de kahveciyim derseniz, farklı kahveleri ve taze meyve sularını, enerji veren içecekleri de bulabiliyorsunuz. Mesela ben bir sonraki gidişimde Dirty Chai Latte ve Zebra Mochayı ya da anti aging dedikleri forever younge’ı deneyeceğim. Siz de keşfedin!
SPADA COFFEE

Spada Coffee’ye tavsiye üzerine gittim. Tam senlik denince, hazır buralardayken denemeliyim dedim. Kruvasan’ın hemen yanında son zamanlarda mekanların favorisi haline gelen açık mavi kapısıyla dikkat çekiyor. Beş altı masalık dış kısımla birlikte içerde de bir üst kat var uzun uzun oturulacak. Kahve çeşitleri, atıştırmalıklar ve tatlıların mevcut olduğu Spada Coffee’de gerçekten Teşvikiye’deki diğer bazı mekanlarda olduğu gibi ciddi bir hava değil de Güleryüzlü hizmet vardı. Kahveler lezzetliydi ve tekrar tekrar tercih edilebilecek kadar da hoş bir mekan; ama sanırım en önemlisi bu Güleryüz ve sıcaklıktı. Cookieler, kurabiyeler, poğaça ve keklerin yanısıra browni cheesecake gibi özel seçenekler de mevcut. Benden söylemesi!


31 Ekim 2016 Pazartesi

Yeniden Balat;




Yeniden Balat;


Yeniden Balat başlığını atma sebebim, birçok kez gidip keşfetmem ve burada da paylaşmış olmamdan kaynaklanadursun, Balat, dönüşmeye, değişmeye ve gelişmeye devam ediyor. Burası bence şehrin en farklı yerlerinden. Bir sokağından diğerine geçtiğinizde bile, kültür, gelir seviyesi ve insanların genel hallerindeki farklılıklarına şahit olabiliyorsunuz. Balat sokakları arşınlanmaya değer…

Metrodan Haliç durağında inip de sağlı sollu manzaranın keyfine varınca, iyi ki geldim diyorum. Malum Anadolu yakası insanı olduğumdan yolum uzun. Hemen bir otobüse atlayıp Balat durağında iniyorum ve sokaklara dalıveriyorum. Önce daha önceden keşfetmiş olduğum Aziz Cafe’ye bir selam çakıp, Naftalin ve Arnavut Köftecisi’nden geçip en sevdiğim sokağında buluyorum kendimi Balat’ın. Daha önce gitmediğim yerlere gideyim dediğim için Forno’yu ve Cooklife’ı es geçiyorum bu seferlik; ama siz öyle yapmayınJ Özellikle Forno’nun taş fırında hazırlanan pidelerini veya haftasonu verdikleri o geniş kahvaltısını, Cooklife’ın da tatlılarını mutlaka deneyin!

Rico Balat

Rico Çiçekli Bostan Sokak’ta sol yanda ufak bir mekan. Bir o kadar da şık ve huzurlu. Klasik olacak biliyorum; ama huzurlu ve sakin hissedebildiğimiz yerlerin peşini bırakmamak lazım. Sanırım Balat’a gittiğimde buraya tekrar tekrar uğrayacağım. Böyle hissetmemde sade, gri ve beyazların hakimiyetindeki dekorasyonun da etkisi büyük. İki üç masalık bir balkon kısmı var, içeride ise rahat oturma alanları tatlı yastıklar eşliğinde. En güzeli de sokağın sessizliği. Saatlerce otursanız kendi varlığınızı unutturacak kadar sakin. Menüde kahvaltı, tost gibi seçeneklerin yanısıra salata, makarna ve krep çeşitleri de bulunuyor. Ben daha çok kahve içmek ve geldiğim yolun yorgunluğunu atmak için Rico’yu tercih ettiğimden içeceklerini denedim. Tavsiye ederim.

Hobbit House
Önce adı dikkat çekiyor Hobbit House’ın, sonrasında epey fotojenik ve renkli yapısı ve kapısındaki dekoratif öğeler. Masalsı bir mekanla karşı karşıyayım sanırım dedirtiyor daha girmeden. Mekan müze gibi, kalabalık, rengarenk ve şirin; ancak fazlaca eşyadan hoşlanmıyorsanız cafe olarak sizi cezbetmeyebilir. Sorun olmaz derseniz şayet, menüde serpme kahvaltı, börek, çorba ve tost gibi seçenekler ve içecekler mevcut. Bunlardan çok daha önemlisi Hobbit House, Misafirperver ve oldukça iyiliksever bir işletme. Kapısının önündeki paylaş kurtul dolabıyla, size ait eşyaları buraya getirip, ihtiyacı olanlara yardımcı olabiliyorsunuz. İhtiyacı olan herkes buradan gelip eşya alabiliyor. Ayrıca girişteki kütüphaneden kitap da alınabiliyor ücretsiz olarak. Sırf bunun için bile ziyaret edilesi bi’ yer. Farklı ve yararlı projeleri de epey ilgi çekici. Gelin görün derim!



Maison Balat
O mavi kapısını sosyal medya mecralarında görmeyen kalmamıştır sanırım Maison Balat’ın. Vodina Caddesi’nin tam ortasında sağda dikkati çekiyor bu kapı hemen. Kapıdan içeriye girdiğinizdeyse apayrı bir dünya. Eski antika eşyaların büyüsüne kapılmamak elde değil. Özellikle bardaklar ve bavullar ben de hemen eve götürmeliyim hissi yarattı. O porselenleri evi götüremedim; ama onlardan kahve içebildim dışarıdaki masalara kurulup. Haftasonları hoş sunumlu genişçe bir kahvaltı yapabileceğiniz mekanda, değişen atıştırmalık ve tatlı çeşitleri de bulunuyor, havuçlu tarçınlı kek, cupcake gibi. Eh iyisi mi o mavi kapıyı siz de açın J

 


Peki Balat’ta başka neler yapılabiliriz?
Öncelikle sokakları arşınlayın tabii, evlerin önünde durup, buralarda ne hikayeler vardır kimler yaşıyordur diye düşünmek çok keyifli. Bugüne kadar hiç oralarda bulunmadıysanız sizi büyüleyecek Fener Rum Lisesi’nin yanına kadar çıkın. Yokuş dinlemeyin. Yakından daha da büyüleyici. Yorulduğunuzda kahve molası için en güzel adres Coffee Department. Hem atmosferi güzel hem de kahve çeşitleri lezzetli ve özel olarak hazırlanıyor. Bişeyler yemek isterseniz Cafe Pavita’nın bol çeşitli kahvaltısını veya mantısını deneyebilir, Maide Cafe’nin tatlıları, Köfteci Arnavut’un köfteleriyle bir öğünü geçirebilirsiniz. Rag’n Roll’u gezip ikinci el kıyafet ve antika eşya alışverişi yapabilirsiniz.

Buranın bana anımsattığı şarkı;

Chromatics - In the City

https://www.youtube.com/watch?v=tFOxribt3kA











17 Ekim 2016 Pazartesi

Kadıköy'den Topağacı'na Yepyeni Mekanlar;



Kadıköy'den Topağacı'na Yepyeni Mekanlar;

Kadıköy sevgim her daim baki; ama bu aralar Teşvikiye, Beşiktaş dolaylarında gezinmeyi de seviyorum. Özellikle en kalabalık bölgelerinden çok ara sokaklarına dalıp, sakin yerlerde bulunmayı tercih ediyorum. Kadıköy, Topağacı ve Abbasağa’dan yepyeni mekanlar…

Moda’da 1 Yer- On Numara Kahvaltı
Moda’da 1 yer, bir süredir Moda çay bahçesinin karşısında varlığını sürdürüyordu. Moda’daki yoğunluktan etkilenmemiş görünen, sakin bir mekandı. Ta ki sihirli bir değnekle On Numara Kahvaltı ismini verdikleri o harika kahvaltıyı menüye dahil edene kadar. Şimdi özellikle haftasonları inanılmaz bir yoğunluk oluyor. Bu yoğunluk içinde kahvaltı keyifli olmaz diye düşünüp yanılmayın. Tatlı bir yoğunluktan bahsediyorum ve bu kahvaltıya değer diye düşünüyorum. Pötikareli, sevimli örtüler, donatılan masa, denize karşı oturup bir sabahı burada geçirmek bana pek güzel geldi. Lezzetler de apayrı bir tercih sebebiydi elbet. Masaya gelen her şey özenle seçilmiş, on numara kahvaltı şeklinde adlandırılması, gayet doğal. Pişi, peynir çeşitleri, doğal ev yapımı reçeller, sütlü türk kahvesi, sucuklu yumurta ve dahası… Anlattığım, yalnızca bir kısmı. Siz haftasonu koşun gelin en iyisi J

Tinca Tinca Cafe
Moda Caddesi’nde Page’in yanı, Çikolata Dükkanı’nın olduğu sokağın hemen karşısında. Son zamanlarda açılan yerlerin minicik dükkanlar oluşuna inat, fazla genişçe bir mekan. Kocaman bir dış kısmı, daha küçük; ama ferahlığından bişey kaybetmemiş bir iç kısmı var. İçeriye girdiğinizde sizi karşılayan atıştırmalıklar pek güzel görünüyor. Turtalar, cheesecakeler, muffinler ve dahası. Tinca tinca’da kahve keyfinize eşlikçiler. Zaten sunumlarında mutlaka ufak bir kurabiye ikram ediyorlar. Az yiyeyim diyenlerdenseniz bu leziz kurabiyeler bile sizi mutlu edecektir. Bu arada, kahvaltı çeşitleri, sandviçler ve tostlar da menüde mevcut. Özellikle köy ekmeğiyle yapılan tost seçeneklerini tercih edebilir, vejetaryen sandviç opsiyonlarını da değerlendirebilirsiniz. Müsaitliğiniz varsa, haftaiçi gündüz saatlerinde oturup burada çalışı, Moda Caddesi’nden gelen geçeni izleyip bir yandan kahvenizi yudumlayın. Mutluluk verici J

Sold Abbasağa


‘’This is an unusual coffeeshop that you can buy everything’’ sloganıyla yola çıkan Sold, Abbasağa Mahallesi’nde Salnameci Sokak’ta bulunuyor. Abbasağa’nın Beşiktaş’a böylesi yakın, bir yandan da o telaştan uzak hali zaten çok çok güzelken, bir de böyle bir yerin açılmış olması ve daha kapıdan içeri girerken gözlenen güleryüz ve atmosfer, burayı seveceğimizin göstergeleri gibi. Sloganından da anlayabileceğiniz üzere, burada var olan her şeyi satın alabiliyorsunuz. Tasarım mobilyalardan, kaktüslere, tablolardan, orijinal dekoratif eşyalara kadar her şeyi alıp, eve götürebilmeniz mümkün. En çok da burada kahveyi de onunla içeceğiniz şık seramik kupaları eve götürmek isteyeceksiniz ve bu imkanın olması bence harika. Sold’un en hoş tarafı, tasarımcılara ve sanatçılara verdiği destek çünkü birçok insan bu yolla eserlerini sergileme ve insanlarla paylaşabilme fırsatı buluyor. Daha direkt ve kolay bir metodla bunu yapabilmeleri büyük avantaj. Bununla birlikte burası epey keyifli bir mekan olmuş, aşağı katında bilgisayarınızla çalışmak, dışta kalan masalarda kahvenizi yudumlayıp, tatlı yemek de mümkün. Hep söylerim, çalan müziklerin önemini. Yine burada oturduğum süre boyunca elimi shazam’dan kaldıramadım. Benden söylemesi!

Son Topağacı
Geçtiğimiz günlerde giderek daha da popülerleşen Topağacı ve Teşvikiye taraflarının ‘Son’ sakini de yerli yerinde şimdi. Ihlamur Yolu Sokak’ın yepyenisi ‘Son’ bu aralar keşfettiğim mekanlar arasında en en şık ve arz mekan diyebilirim. Lacivertin hüküm sürdüğü ortamda, atmosfer gerçekten farklı ve konumu itibariyle de bambaşka bir ülkede kahve içiyormuşsunuz hissi geçiyor içinizden. Bunda dışarıda bulunan merdiven kısmına yapılan oturma alanının (Daha çok bir konser alanını anımsatıyor) da etkisi büyük. Ben o cumartesi Son’a gittiğimde, burayı insanların bu denli hızla keşfetmiş olmalarına çok şaşırdım. Çoğu masa doluydu. İçerde soğuktan kaçabileceğim, korunaklı alandaki masaya yerleştiğimdeyse burnuma dolan o enfes kokuyla sarsıldım adeta. Kahvem eşliğinde saatler geçirirken de bu harika koku hiç bitmedi. Tatlıların hepsini sırf o kokuları yüzünden deneyebilirim dedim kendi kendime. Zaten Son’da sade ve iştah açan bir menü var, kahvaltılıklar, atıştırmalıklar, makarna ve tatlılardan oluşan. Özellikle ‘imam çok sevdi’ adını verdikleri patlıcan, süzme yoğurt ve cevizden oluşan atıştırmalıkları ve pesto soslu casarecce makarnaları, bir sonraki gidişimde ilk sipariş edeceğim şey olacak, buna eminim!





16 Haziran 2016 Perşembe

Yeldeğirmeni'nin Yepyeni Caz Lokali; The Badau İstanbul

 Yeldeğirmeni'nin Yepyeni Caz Lokali; The Badau İstanbul

Sıcak yaz günlerinde serin sokaklarında uzun uzun zaman geçirebileceğiniz Yeldeğirmeni, eskisi gibi sakin değil, kalabalık; ama hala huzurundan kayıp vermiş değil. The Badau ise buralarda açılmış en özel mekanlardan...
Haziran başında açıldı The Badau, Karakolhane Caddesi'nde Duatepe Sokak'ta. Yeldeğirmeni Mahallesi'nin en yoğun sokaklarından birinde. Kapıdan girdiğiniz an, tarz bir mekanla karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz, atmosfer rahatlatıcı, dekorasyon sade ve şık detaylar üzerine kurulmuş. Gündüz saatlerinde burada bulunursanız, Jazz müziğin en güzel örnekleri kulağınıza doluşurken, güleryüzlü bir karşılanma sonrası kendinizi enfes yemeklerin büyüsüne kaptırın. Günün menüsünde bulunan lezzetleri muhakkak deneyin. Özellikle zeytinyağlılar, hem sağlıklı hem leziz.
Menünün geri kalanında da damak zevkinize uygun seçenekleri bulabilmeniz mümkün. Bununla beraber tatlı, kahve ve özellikle de çok sevdiğimiz Chado Tea'den edinilen birçok çeşit çayın bulunması da Badau'yu günün her saati keşfedebileceğinizi gösteriyor. Tüm bunların ötesinde buranın en önemli özelliği, bir butik jazz lokali oluşu. Mekanın sahiplerinden olan Eren Noyan'ın çok başarılı bir jazz müzik sanatçısı olmasının da etkisiyle kurulmuş olduğunu düşündüğüm Badau'nun bir üst katında bulunan ufak sahnede, jazz müziğin en güzel örneklerini izleyebileceğiniz performanslar oluyor. Samimi ve sıcak bir ortamda, güzel müzik dinleyebiliyor olmak ayrı bir keyif olacaktır, benden söylemesi. Etkinlikleri mekanın sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz. Kısa sürede müdavimi olacağınıza eminim!
Buranın bana anımsattığı şarkı; Stan Getz - Blues for Mary Jane 

https://www.youtube.com/watch?v=J0JZQfrnrnw




9 Mayıs 2016 Pazartesi

Ayın Favori Keşfi; Basta!

Ayın Favori Keşfi; Basta!

Daha ayın başlarındayız, bir sürü gün var önümüzde, nasıl oluyor da bu ayın favorisini seçebildi diye düşünür müsünüz bilemem; ama Basta'ya gidince beni daha iyi anlayacaksınız zannederim ki! Buradaki lezzetleri deneyen biri, bu ay bundan iyisini göremem diyebiliyor gönül rahatlığıyla!
Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış iki başarılı şef, Kaan Sakarya ve Derin Arıbaş, yıllardır yoğun emekler vererek biriktirdikleri tecrübeleri eşliğinde sokak yemeklerini yeniden yorumladıkları Basta Street Food Bar ile karşımızdalar. Kadıköy'de Rex sinemasından sahile doğru yürürken mutlaka gözünüze takılacaktır Basta. Hemen sağdaki sokağın köşesinde, oldukça şık, sade ve küçük bir mekan. İçeride tadacağınız yiyeceklerin lezzetleri ise inanılmaz.
Ezberlediklerinizi unuttun gitmeden önce. Burada sizi çok farklı bir dürüm deneyimi bekliyor. Kuzu, dana, sucuk dürüm gibi seçeneklerin yanı sıra, vejetaryenlerin de unutulmadığı dürüm çeşidi ve humusla günün salatasını da mevcut. Ben ilk gittiğimde humus ve yeşil zeytin ve bulgurla hazırlanan günün salatasını denedim. Humus, bugüne kadar yediklerim arasında en iyisiydi diyebilirim; ancak gelmişken dürüm seçeneklerinin de tadına mutlaka bakın. Dürümlerin en büyük farkı, içerisinde bulunan etlerin pişirilme tekniği, kendi üretimleri olan soslar ve özel olarak seçilen malzemeler. Mevsime uygun ve taze olmaları da apayrı bir güzellik. Yemek sonrası şöyle bir Fransa havası alalım derseniz vanilyalı sütlacı ya da Paris brest tatlısını tavsiye edelim. Hala duruyor musunuz? Kadıköy'e koşun!  

            
      Buranın bana anımsattığı şarkı; Kent - Kungen är död

https://www.youtube.com/watch?v=wJFi5GxD7KI