30 Aralık 2014 Salı

Yılın Son Keşfi; Limoncu Moda


Koca bir yılı geride bıraktığımız bu günlerde, son olarak Moda'nın en yenisi Limoncu Moda'yı sizinle paylaşmak istedim. 2015 de tıpkı bu sene gibi güzel keşiflerle dolu, mutlu bir sene olur umuyorum.

Limoncu Moda, Moda Parkı'nı azıcık geçince karşımıza çıkıyor. Çok tatlı, ufak ve huzurlu bir dükkan, özellikle haftaiçi gelirseniz inanılmaz keyifli. Burası tabiri caizse bir içecek ve kahvaltı cenneti...

 Sabah erken saatlerde geldiğimizde ve gün boyu kahvaltıyla ilgili aklımıza gelebilecek her şeyi  taptaze olmak üzere içerisinde barındıran serpme kahvaltı , benim tercih ettiğim daha minik ama doyurucu, çıtır sokak simidi, peynir, acuka , reçel, söğüş tabağından oluşan simit kahvaltı tabağı, tuzlu ve tatlı pancake çeşitlerini tercih edebilirsiniz, tuzlu pancakelerinden denedim, enfesti. Otlu peynir güveç ve sahanda hellim peynir de denemeniz gerekenler arasında. Bunun dışında birçok yumurta ve tost çeşidi de Limoncu Moda'da sizi bekliyor. Aileniz ya da arkadaşlarınızla kuracağınız geniş kahvaltı sofralarının yeni uğrak mekanı olacak gibi görünüyor burası.  

Asıl meseleye gelecek olursak. Başta da söylediğim gibi burası kahvaltıda çok başarılı olan bir içecek cenneti. Cafeleri yazarken birçok çeşit içecek var derdim; ancak böylesini ilk kez görüyorum. Her yerde bulabileceğimiz içeceklerin yanı sıra çok farklı seçenekleri tatmak için burası birebir. Sıcak çikolata ya da limonata ne kadar farklı olabilir ki diyeceksinizdir eminim. Mesela burada altı çeşit sıcak çikolata mevcut. Frambuaz ve hindistan cevizliler beni çok fazla şaşırtmadı; ancak Tahinli ve biberli sıcak çikolata fazlasıyla şaşırtıcı oldu, denemek gerek. Adından da anlayacağımız üzere, buranın en iddialı olduğu lezzet olan limonatalarsa bir harika. 15 ayrı çeşidi var, dile kolay. Dondurmalı, karadutlu, çilek framburaz vişneli...vb çeşitler olduğu gibi; pancarlı ve keçiboynuzlu limonatalarından da tatmanızı öneririm. Bunlarla beraber, italyan sodaları, taze meyve ve sebze suları, detoks ürünleri de burada sizi beklemekte. Üstelik sunumları da oldukça şık, küçük şişelerde yapılıyor. Hepsini deneme isteğiyle doluyor insan. İstanbul'da başka hiçbir yerde bu denli geniş bir içecek menüsü olduğunu zannetmiyorum, üstelik denediğim her şey çok lezzetliydi. Yeni yılın ilk günlerinde bu özel mekanı keşfetmenizi öneririm. 



Buranın bana anımsattığı şarkı; Ben Howard-Conrad 

http://www.youtube.com/watch?v=OYR6A47DK-Q





22 Aralık 2014 Pazartesi

Özel Pişirme Teknikleriyle; Rotisserie Noir


 Özel Pişirme Teknikleriyle; Rotisserie Noir

Etseverler için pek çok güzel yer, birçok seçenek var artık; ancak buradaki kadar farklı ve lezzetli yemeklerle karşılaşabileceğinizi zannetmiyorum. Kendinize saklamak isteyeceğiniz kadar özel bir mekan, Rotisserie Noir...

Bağdat Caddesi'nde Suadiye'ye doğru giderken sol yanda bekliyor bizi. Simsiyah sandalye-masalar, sade dekorasyon, güzel müzik ve özel pişirme tekniklerini yansıtan mutfak kısmı.. İyi ki geldil dedirtiyor ortam. Rotisserie, Fransız mutfağında bulunan özel bir et pişirme tekniği. Mekandaki leziz etler, tavuklar, sosisler bu teknikle, rotisserie makinelerine asılıp çevirilerek pişirilmekteler. Bu pişirilme sürecini de açık mutfaktan izleyebiliyorsunuz. Bu teknik sayesinde pişirilen her şey inanılmaz lezzetli hale geliyor. Etlerin yanına çeşitli garnitürlerden sipariş verebiliyorsunuz. Kremalı ıspanak, trüf yağlı fırın patates ve fırın makarna gibi çeşitler favoriler arasında. Kerevizi de unutmamalı tabi. Diyetteyseniz üzülmeyin, bu enfes etleri salata malzemeleri ve çeşit çeşit soslar eşliğinde deneyebilirsiniz; fakat tavsiyem bu mekana gelmeden önce diyeti bi kenara bırakın ve bu güzelliklerin tadına varın. Mekanda çok ilgili bir ekip var, birçok ikramda bulunuyorlar ve gerçekten alışılagelmiş yerlerden çok farklı bir deneyim yaşatıyorlar. 

Öncelikle ikram olarak masamıza gelen, ballı tarçınlı keçi peyniri ve özel tereyağına bayıldığımı belirtmeliyim. Taptaze kızarmış ekmekle denediğimiz bu başlangıç, bambaşka bir tat bıraktı damaklarımızda. Sonrasında kendi yapımları sarımsaklı mayonez ve ranch sosla birlikte yediğimiz trüf yağlı fırında patates ve çeşit çeşit etler abartısız söylüyorum, mükemmeldi. Trio Burgeri de tatma fırsatı buldum. Üç miniburgerden oluşan bu tabağı bitmesin diye yavaş yavaş oyalanarak yediğimi itiraf etmeliyim:) 

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi yine bu pişirme tekniğiyle oluşturulan muz, yanında da çocukluğumuzun klasiği patlayan şekerler, nutella ve krema; bizim için tatlı ve mutlu bir son niteliğindeydi. Başta söylediğim gibi kendime saklamak isteyeceğim kadar özel bi' yer; fakat ben dayanamayıp tanıdığım herkese burayı tavsiye edecek, hatta kollarından tutup getireceğim buraya sanırım. Eee bu denli güzel bi' yer bulmuşum, herkesle paylaşmam mı ? :) 


Buranın bana anımsattığı şarkı; King Oliver- Speakeasy Blues

http://www.youtube.com/watch?v=_a2Kdpv1D0M







19 Aralık 2014 Cuma

İkinci Şubesiyle; Sıdıka Meze Moda



İkinci Şubesiyle; Sıdıka Meze Moda

Beşiktaş'ta mezeseverlerin uğrak noktası olan Sıdıka, artık Kadıköy'de. Üstelik daha geniş, daha ferah. Kalabalıkları ağırlayabilecek bir noktada. Gitmeye karar verirseniz rezervasyon yaptırmayı unutmayın, bizim yakanın insanları burayı çoktan keşfetmişler, yer bulamamanız olası!

O haftasonu annemin doğumgünüydü, sürpriz olarak arkadaşlarını toplayıp bişeyler yapmak istiyordum. Nerede olabilir diye kendi kendime düşünürken, karşıma çıktı Sıdıka. Beşiktaş'taki şubesinin tersine kocaman bir alanda, kalabalıkları karşılayabilecek kadar geniş göründü gözüme. Oyun Atölyesi'nin sokağından girince azıcık yürüdüğünüzde hemen solunuzda görebileceğiniz Sıdıka, karolu yerleri, kocaman balık figürü olan kapıları ve gün içerisinde var olan lezzetlerin yazılı olduğu kocaman kara tahtasıyla anında ilgimi çekti. İyi ki de çekmiş, nefis bir doğumgünü kutlaması, çok çok keyifli bir cumartesi gecesi oldu her birimiz için. 

Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, burada balık-meze keyfi yapmak için birçok yerde olduğu gibi servet ödemenize gerek yok. Kalabalıklar halinde gittiğinizde mezelerin her birinden birkaç tane söylemeniz gerekebilir, porsiyonlar küçük; ancak hesaplı. Klasik lezzetlerin yanısıra, her yerde karşınıza çıkmayacak farklı tatlar da mevcut. En mühim özelliği ise her şey taptaze, günlük. Mutfakta titiz bir çalışma yapıldığı çok belli. 



İlk olarak sakızlı foccacio ekmeklerinden getirdiler sofraya, dakikalar sonra ne kadar güzel şeyler tadacağımızın habercisi gibiydi bu ekmekler. Çok tazeydi, günlük olarak yapıldıklarını öğrendik. Sonrasında siparişlerimizi verdik ve gecenin keyfini çıkarmaya devam ettik. Türkiye'nin farklı yörelerindeymiş hissi veren, mevsime uygun şekilde apayrı bölgelerden getirilmiş olan otlardan oluşan, ot tabağı lezizdi. Levrek marine, fava, patlıcan ezme ve lakerda harikaydı; ama tüm bunların yanında favorim fıstıklı peynirli ezme oldu. İlk defa denediğim bu lezzet, sofranın yıldızı oldu bizim için, birden fazla kez bu ezmenin siparişini verirken buldum kendimi. Ara sıcak olarak kalamar ve tereyağında karidesi tercih ettik, ikisi de enfesti. Ana yemek olaraksa meşhur asma yaprağında levreği yemenizi tavsiye edebilirim. Bir sonraki gidişimde ise Beşiktaş şubesinde de oldukça meşhur olmuş olan, herkesin anlata anlata bitiremediği, telde karidesi deneyeceğime dair söz verdim kendi kendime. Ayrıca bir cuma günü gelip balık çorbası da içebilirim diye düşündüm tüm bu lezzetleri denemeden önce. Balık çorbası sadece cumaları var. Biz meze ve balıktan yana kullandık seçeneklerimizi; ancak burada, kırmızı yeşil ve beyaz soslu olarak adlandırdıkları makarnalardan da deneyebilir, köfte tabağına da bi şans verebilirsiniz. Doğumgünü kutlamaya gittiğimiz için, tatlı olarak getirdiğimiz pastayı yedik; ancak burada birçok tatlıyı da bulabilmektesiniz. Özellikle dondurmalı sakızlı muhallebi ve mutluluğun resmi Abidin isimli tatlıları deneyebilirsiniz. Her şey çok güzeldi evet; ancak küçük bi eleştirim de var bu kez. Servis daha iyi olabilirdi bence. Yine de bu lezzetler sayesinde çok hoş bi akşam oldu. Meze-balıkseverlere tavsiye olunur ! :) 





Buranın bana anımsattığı şarkı; Sezen Aksu-Alaturka

http://www.youtube.com/watch?v=ELhD06IMBAU


12 Aralık 2014 Cuma

Söğütlüçeşme'nin Tasarım Dükkanı



Yeni yıl, yılbaşı demek hediye almak, yenilemek, yenilenmek demek benim gözümde. Hediye almak kolay, peki orjinal bişeyler bulmak? İşte bu çok zor diyordum ki, instagramda karşıma çıktı Secdus! Baktım, baktım bir sürü şey seçtim benim olmalı diyerek ki fotoğraflar, gerçeklerin yarısını bile yansıtmıyor siz düşünün. Bu dükkana bi gelin de büyülenmek nedir görün!

Söğütlüçeşme'de, camiinin karşısındaki ilk sokaktan girince, etrafındaki renksiz karanlık yerlerin tersine masmavi bir kapı, kapının üzerinde kitap okuyan bir kadın baskısı. Aynı resmi az sonra içerideki enfes tabakların üzerinde de göreceğimizden habersiz giriyoruz. Yüksek tavanlı bembeyaz bir dükkan burası, hem bahsettiğim şeyler satılıyor, hem atölye hem de vakit geçirebileceğimiz bir cafe. Kahvenizi, çayınızı yudumlayıp, günün tatlısını denerken sağa sola bakınmaktan kendinizi alamıyorsunuz. El yapımı, sahiplerinin tasarımı olan yastıklar, amerikan servisleri, mumlar, çantalar... Kısaca bi insanı mutlu edebilecek her şey burada! 

Kitaplar dışında her şey satılık diyor buranın güleryüzlü sahibesi. Öyle tatlı bir insan ki, sohbet etme şansı bulmamıza seviniyorum. İşletme mezunu olduğunu; ancak moda tasarımıyla ilgilenip, bu işi yapmaya karar verdiğini anlatıyor. İyi ki de bu kararı vermiş diyorum, hayatımda gördüğüm en zevkli dükkanlardan bir tanesini oluşturmuş çünkü. Babaanne ve dedesinin İstanbul'a taşındıktan sonra oturdukları ilk evmiş bu güzel yer. Buraya bir dolu güzel anı hakim belli ki, ayrı bir samimiyet katıyor bu. Sohbet ettikten sonra kendi kendime bunları düşünürken tahta servis tabağında gelen latte ve yeni çıkan ve koşup aldığım Orhan Pamuk kitabıyla keyfim bi' kat daha artıyor

Secdus'un arka kısmında bir de bahçesi bulunuyor. Mekan iki bölüme ayrılmış durumda. Bi tarafında bu güzel ürünlerin oluşturulduğu bir atölye var. Diğer taraf ise cafe ve bu güzelliklerin sergilendiği alan. Burayı görmenizi çok isterim; ancak gelemezseniz de üzülmeyin, internet satışı mevcut. Ayrıca unutmadan belirteyim, burada bazı workshoplar da düzenlenmekte. Yalnızca alışveriş için değil bu etkinlik haberlerini alabilmek için de internet sitesini takip edebilirsiniz. Tam da yılbaşı üstü, büyük büyük masalarda kalabalıklara davet verecek olanlar için Secdus'ta bulunan tabaklar, sofrada kullanılabilecek şeyler, ev eşyaları daha da arzu edilecek nesneler olarak karşımızda. Ben de yılbaşı konseptindeki, elinde koca koca hediye paketleri olan bir kızın resmi olan kenarları kar taneleriyle süslenmiş bir tabak alıyorum. Aklımsa geyikli yastıklarda, tahta altlıklarda kalıyor, bi dahaki sefere diyerek çıkıyorum, bi dahaki seferin olacağına emin olarak! Siz de gelin, görün, alın. Her şey muhteşem! 


                                     Buranın bana anımsattığı şarkı; Koop-Koop Island Blues 
                                     
                                           http://www.youtube.com/watch?v=Ji0xDg6EVvI




9 Aralık 2014 Salı

Mahallenin Misafirperver Yenisi, Mu Cafe!



Mahallenin Misafirperver Yenisi, Mu Cafe!

Her semtin, mahallenin bi' parlayan yıldızı vardır ya, Yel Değirirmeni'nin en yenisi Mu Cafe de böyle... Mahalledeki salaş halin tersine, yepyeni taze bir soluk! 

Mu Cafe, tam göbekte duruyor, mahallenin muhtarı gibi. Kısa sürede gelen geçenin, civarda yaşayan komşularının ve bu çevrede kalan turistlerin uğrak kahve-keyif mekanı haline gelmiş. Böyle olması çok doğal. Güleryüzlü çalışanlarla dolu, rahatlatıcı dingin bi müzikle karşılanıyorum. Masaya oturduğum an, bi arkadaşımın evine misafirliğe gitmişimcesine bir bardak su getiriyorlar. Soluklanırken etrafa bakınıyorum, dekorasyonda son zamanlarda klasikleşmiş olan karolar, tahta masalar, tavandan inen uzun lambalar ve kara tahta mevcut. Dekorasyon diğer cafelere benzeyebilir; ancak bu yerdeki samimi hava, sıcaklık ve misafirperverlik son zamanlarda keşfettiğim hiçbir yere benzemiyor. 

Kahvaltıda kruvasan-nutella ikilisine şans verebilir, öğlen ya da akşamsa salatayla servis edilen mercimekli gül böreğini deneyebilirsiniz. Öğlen saatlerinde giderseniz fırından çıkan bu ürünlerin mis gibi kokusuyla iştahınızın açılması olası. Bu kadarla da bitmiyor, taptaze sıcacık poğaçalar, kabak ve keçi peynirli kişler ve diğer kahvaltı çeşitleri de leziz seçenekler arasında. Latte ve filtre kahvesi harika, yanında ufacık leziz kakaolu kurabiye ile servis ediliyor, bunun dışında birçok tatlı çeşidini de görebilirsiniz burada. Balkabaklı cheesecahe favoriler arasında. Hepsini gönül rahatlığıyla deneyebileceğiniz gibi benim için oldukça mühim olan her daim demleme çay da cabası. 


Burayı keşfettiğim o gün, kahvemi içip arkadaşımı beklerken Enis Batur'un ''Kitap Evi'' adlı romanını okuyordum. Hayatının çoğunu kitapların arasında geçiren, yazan, okuyan kitap kuytularında yaşayan birini hayal edin, peki bu kişiye kocaman bir kütüphane miras olarak kalırsa ne olur? Kitap bizi sürükleyici bi' hikayenin içine dahil eder pek tabi ki. Daha fazla spoiler vermeyeyim en iyisi, siz de okumak istersiniz belki :)  Mu'ya dönecek olursam, siz de benim gibi alın kitabınızı, laptopunuzu hatta imkanınız varsa işinizi buraya taşıyın, yerleşip tüm günü burada eritin, şiddetle tavsiye ediyorum! 


                                               Buranın bana anımsattığı şarkı; Beirut- Nantes 

                                              http://www.youtube.com/watch?v=dmv0y1RXp9s




3 Aralık 2014 Çarşamba

Fenerbahçe'den Bağdat Caddesi'ne Cumartesi,



Fenerbahçe'den Bağdat Caddesi'ne Cumartesi,

En güzel restaurantlar, eğlence mekanları, sergiler ve bunun gibi zamanımızı geçirebileceğimiz birçok yer Avrupa yakasına konuşlanmış durumda, kabul. Peki Anadolu Yakası? Bence sadece Kadıköy değil, bu yakanın birçok yerinde artık günler daha güzel, keyifli... Eskiden yalnızca alışveriş yapmak istediğimizde aklımıza gelen Bağdat Caddesi'nde yepyeni hareketlenmeler oluyor. Mesela ilk olarak Karaköy'de tanıdığımız sevdiğimiz nefis hamburgerleriyle Baltazar ve eğlencenin merkezi haline gelen Fosil artık Cadde'de de var! Öyleyse bu haftasonu da Bağdat Caddesi'ndeyiz !


Feneryolu'nda Kahvaltı; Lütfiye

Uyandığınız gibi, fırlayın! Hava mis, karınlar acıkmış. Taptaze el yapımı ve organik ürünleri, özellikle de enfes reçelleriyle Lütfiye misafirlerini ağırlamayı bekliyor. Feneryolu'nda Caddebostan'a giden yolda hemen sağda. İçeriye girdiğimiz an sizi koskoca bir reçel rafı bekliyor. Satın alabileceğimiz çeşit çeşit reçellere, marmelat ve helvalara bakarken dekorasyonun da ne denli güzel olduğunu farkediyoruz. Ortada kocaman bir bar, üstünde hamur işleri ve tatlılar... Sandalyeler de oldukça ilginç, ele benzemekteler.


Derken kahvaltıya geçiyoruz. Kendi yaptıkları ekmekler, çeşit çeşit reçeller ve klasik kahvaltılık çeşitlerinin yanı sıra marmelat ve çeşitli meyvelerle servis ettikleri pancakelerden de deneyebilirsiniz. Tüm bunlar yetmedi mi diyorsunuz, öyleyse kahve eşliğinde leziz tatlıların tadına bakın. Cadde'nin kalabalığından sıyrılmak istediğiniz bir günde burası oldukça güzel bir alternatif olacaktır! 


                                    Buranın bana anımsattığı şarkı; Damien Rice-The Blower's Doughter

                                            http://www.youtube.com/watch?v=5YXVMCHG-Nk




Sinema, Sergi; CKM 

Caddebostan'da senelerdir birçok etkinliğin gerçekleştiği, hatta benim de bale gösterilerinde yer almış olduğum bir sanat üssü Ckm. Burada hem çeşitli sanatçıların sergileri görülebilmekte hem vizyon filmleri izlenebiliniyor hem de birçok oyunu seyir şansı bulabiliyoruz. Uzun bir kahvaltıdan sonra güzel bi' film izlemeye ya da sergi gezmeye ne dersiniz? 2011 yılında vizyona girmiş olan ''Patrondan Kurtulma Sanatı''adlı filmin, bu kez kendi işlerini kurma çabalarıyla dolu devam filmini izleyebilir, Fatih Akın'ın yönetmenlik koltuğunda görüldüğü ''The Cult'' filmini de diğer bir seçenek olarak görebilirsiniz. 

Yine Bağdat Cadde'sinde bulunan, hem sergilerin bulunduğu hem de cafe olarak vakit geçirilebilen bi' yer olan Art350'de 21 Aralık'a kadar gidip görebileceğiniz bir sergi bulunmakta. Setenay Özbek'in ''İçsel İzlenimler'' adlı sergisi, daha çok sanatçının bir dönemini  yansıttığı bir dönem sergisi. Bu sergideki en ön planda olan eser, tamamlanmış büyük kompozisyonların, parçalara ayrılarak geometrik bir zemine oturtulmasıyla oluşturulanlar. Ziyaret edebilirsiniz. 


Kahve Molası; Drip Coffee İst

Filmden sonra, öğlen yemeğinden hemen önce Kahve içip, ufakça bi' tatlı yeme isteğim var; ancak zincir mağaza halindeki kahvecilerde değil. Alternatif olmadığını düşünerek kaderime razı gelecekken o sokağa giriveriyorum ve Drip Coffee İst'e giriyorum. O sokağın havasını tümüyle değiştirmiş olan bu yer ve yanındaki iki cafe daha, tıklım tıklım dolu değil. 



Çalışanlar çok ilgili ve kahve hakkında oldukça bilgililer. Sizin seçim yapmanıza gerek kalmaksızın lezzetli kahveniz mükemmel sunumuyla geliyor. Saatler geçerken bişeyler atıştırma ihtiyacınız olursa da, tatlılar sizi tavlıyor. Özellikle kahve düşkünü olanlar muhakkak gelmeli çünkü kahvelerle ilgili her ayrıntıyı üşenmeksizin anlatıyor buranın sahipleri, işlerini keyif alarak yaptıkları da her hallerinden belli oluyor, kahveler leziz. İki kişilik syphon kahve, yanına da frambuazlı cheesecake çok güzel bir seçenek. Anadolu yakasında kahve-kitap keyfi yapabileceğiniz bu mekana, bu tarafta oturan ya da yolu düşen herkesin mutlaka uğramasını tavsiye ederim.


Öğlen yemeği; La Trattoria

Şimdi Feneryolu'na geri dönme ve yepyeni bir mekanı keşfetme vakti! Buranın en yenisi La Trattoria, Kısa bir süre önce açılan bu mekan, gerçek bir İtalyan. Mekanda ahşap ağırlıklı bir dekorasyon hakim. Başlangıçlardan ana yemeklere kadar İtalyan mutfağının başlıca örnekleri bulunmakta ve her biri de çok çok lezzetli. Özellikle kuzu incikli risottosu çok meşhur, hakikaten de bugüne kadar yediklerim arasında en iyisiydi. Risotto sevenler koşup gelsin:) 


Yemekten hemen önce zeytinyağıyla servis edilen ekmekler kendi üretimleri, makarnalar da aynı şekilde. Şehirdeki en leziz makarnalar listesi yapacak olsam, rahatlıkla ilk beşe girer. İki veya dört kişilik Cloppiono da bir diğer özel yemekleri. Pizzalarını da unutmamak lazım tabi. Tüm bunların ardından italyan lezzeti olan Tiramisu ve Pannacotta tatlı olarak servis ediliyor. Çalışanlar çok ilgili ve güleryüzlü, lezzetler harika. Burada kendinizi iyi hissedeceğinizden emin olabilirsiniz. Deneyin derim ! 


                                  Buranın bana anımsattığı şarkı; Paolo Nutini- Candy 

                                 http://www.youtube.com/watch?v=00pEWDSeaVg



Bu kadar yemek yiyince, akşam acıkmayabilirsiniz tabi; ama yine de bazı önerilerim var. Bağdat Caddesi üzerinde en leziz yemekleri yapan Bistro 33'te atıştırmalıklardan deneyebilir, ardından ilk şubesini Kadıköy'e açan, şimdiye iki yeni şubeyl Cadde'de yerini alan Ayı'da bişeyler içerek müzik dinleyebilir, son olarak da demin bahsettiğim Drip Coffee İst'in yan kapı komşusu, David People Coffee'de türk kahvesi keyfi yapabilirsiniz! 

Mutlu bir gün olsun ! 





1 Aralık 2014 Pazartesi

Akaretler'de Cafe&Kitabevi; Minoa


Akaretler'de Cafe&Kitabevi; Minoa

Kitapların arasında kahvenizi yudumlarken Akaretler'i seyredalmaya ne dersiniz? Cevabınız evetse kitabevi ve cafe olma özelliğini aynı anda içerisinde barındıran Minoa'ya uğrayın derim!


Beşiktaş'tan çıkıp, Akaretler yokuşunu tırmanırken sola doğru ilerleyip yokuşu bitirdiğimizde karşımıza çıkıyor Minoa. Girdiğimiz an etrafımızı kitaplar sarıyor, haliyle çok hoş bir karşılama oluyor. Siyah beyaz karolardan oluşan yerleri ve hemen ilerisinde modern çizgilere sahip dekorasyonuyla cafe kısmı bulunuyor. Merdivenlerin üzerine çeşitli dünya klasikleri çizilmiş, oldukça hoş bir görüntü sağlıyor. Kısa bir süre önce açılan bu kitabevi&cafede türkçe ve ingilizce birçok kitabı bulmak mümkün. Her yerde bulunamayacak birtakım Dekorasyon, Mimari, Sanat, Yemek vb. kitaplarının yanısıra, türk ve yabancı birçok yazarın, klasiklerine de yer verilmiş durumda. Kitapları alıp cafe bölümüne geçemiyorsunuz; ancak buradan satın aldığınız bir kitabı oturup cafe kısmında incelemek, hatta heyecanla okumaya başlamak oldukça keyifli.


Cafe kısmında, kahve ve soğuk-sıcak içecek çeşitleri bulunduğu gibi, salata çeşitlerinden, tosta kadar birçok aperatif de mevcut. Sabah saatlerinde geldiğinizde ise oldukça doyucu kahvaltı ve yumurta çeşitleriyle, taze kruvasan da bulunmakta. Tatlı çeşitlerini de unutmamak lazım, sunumları bi harika. Bu samimi mekanda, bir süre sonra huzurlu anlar geçirebileceğiniz bir kış bahçesine de yer verilecek, ayrıca daha farklı dillerde kitapları da bulabileceksiniz. Bu keyifli ve huzurlu kitapevi-cafe'yi keşfedin derim :) 


Buranın bana anımsattığı şarkı; Archive-Again 

http://www.youtube.com/watch?v=EkhY4YXX6x4