13 Kasım 2014 Perşembe

Eminönü'nde Turistik Gün :)

  Eminönü'nde Turistik Gün :)

İstanbul'un taşı, toprağı hakikaten altın. Her semt ayrı bir hikaye, ayrı bir vaha; ama hepsinden öte en çok tarihle örtüştürdüğüm, oralardayken iyi ki bu şehirde yaşıyorum dedirten bir siluete sahip semt de Eminönü'dür. Kalabalıklığı, karışıklığı gürültüsüyle yorar; ancak biraz yürüyünce sokaklarında eski İstanbul kokusu gelir burnumuza. Bu şehirde en dertsiz ve şanslı insanlar turistler, hiçbir şeyin farkında olmaksızın, şehrin yalnızca güzel yanlarını görüyorlar. Ben de o gün turist gibi hissetmek istiyorum ve Eminönü'nde buluyorum kendimi...


Pandeli Restaurant 

O gün, adını daha önce defalarca duymuş olduğum, Mısır Çarşısı'nda bulunan Pandeli'ye gitmeye karar veriyorum. Adını sürekli duymam oldukça doğal çünkü 100 yıllık bir tarih yatıyor burada. 1901'de açılan bu tarihi restaurant, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, birçok önemli şahsı ağırlamış bi' yer. Geniş anlamda İstanbul mutfağına yer verilmiş menüde. Leziz bir seçenek skalası bizi bekliyor. Mısır Çarşısı'ndan girdiğinizde soldaki daracık merdivenlerden yukarı çıkıyoruz, duvarlardaki masmavi çinileri, bordo halılar, bayıldığım yüksek tavanlar ve bir tarafı Mısır Çarşısı'nın içini, diğer tarafı ise denizİ ve Eminönü'nü manzara edinen minik pencereleriyle Pandeli, bir tarihe tanıklık ettiğini gösteriyor. Mekanın akşamları servisi yok, bu sebeptendir ki öğlenleri oldukça dolu oluyor. Rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Biz yaptırmadık ve uzun bir bekleyiş sürecimiz oldu. Bu kalabalıkta turistlerin etkisi de çok fazla pek tabi ki. Şehrin lezzetlerini burada denemeyi uygun görmüşler ve belli ki bizden çook önce burayı keşfetmişler. 


Ne yediğimize gelecek olursak; Biz yoğurtlu kebap ve karışık zeytinyağlı tabağını tercih ettik. Denemedik; ancak patlıcanlı böreği ve tandırı en leziz, meşhur yemekler arasında sayılmakta. Yediklerimiz çok lezzetli ve farklıydı, özellikle zeytinyağlı dolma gerek tadı, gerekse şekliyle klasik bir dolma gibi değildi. Bu yemeklerden sonra tatlı yemeden olmaz diyorsanız şayet; meşhur badem kurabiyelerinden denemeniz mümkün. 100 yıllık bu tarihi mekanı gelip görmenizi ve enfes yemeklerinden tatmanızı şiddetle öneririm! :) 


Buranın bana anımsattığı şarkı ; İncesaz- Mazi Kalbimde Bir Yaradır 

 http://www.youtube.com/watch?v=awj7HU3jc6w



CoffeeTopia 

Eminönü deyince benim aklıma daha çok türk kahvesi satan yerler, nargileciler ve minik kahvehaneler gelirdi; ancak yanılmışım. Örneklerini Karaköy ve Kadıköy gibi semtlerde fazlaca gördüğümüz 3.dalga kahvecilerden birisi de artık buraya demir atmış, üstelik oldukça başarılı. Kahve konusunda çok bilgililer ve titizlikle seçilmiş çeşitler var burada. Kahve çeşitlerinde iddialı oldukları kadar, tatlılarıyla da ön plana çıkmaktalar. Tatlılar ev yapımı, doğal. Zaten frambuazlı cheesecaketen tattığımda neden özellikle bunu dile getirdiklerini anlıyorum, lezzeti bi' harika. Tüm bunların yanısıra sandviç, kruvasan gibi çeşitler de mevcut, Bir sabahınızı benim gibi kahve kruvasan eşliğinde burada yaşayabilirsiniz. Eminönü, koşuşturmalar, gürültüler eşliğinde yaşam telaşına düşerken, burası tam tersine insana sakinlik veriyor. 



Çoğu mekanda gördüğüm ve beğendiğim yerleri süsleyen karolar, burada masaların üzerinde dekoratif bi öğe olarak karşımıza çıkıyor. Kahveleri servis ettikleri kıpkırmızı kupalarsa çok hoşum gitti. Yolu düşen uğrasın derim !  

                                Buranın bana anımsattığı şarkı ; Porcupine Tree- Trains 

                                  http://www.youtube.com/watch?v=Ea3uxOzPzV4 


Eh madem bu kadar yedik ve oturduk, kalkalım da ufak bir yürüyüş yapalım diyoruz. Galata Köprüsü'nü yürüye yürüye geçiyoruz. Kuşlar, balık tutan insan güruhu, enfes manzara ve Galata Kulesi de eşlik ediyor bize. Hep derim ya başka güzel bu şehir ! 


Fotoğraf: Robin's- Duo Hotel

                 Ibrahim Maalouf - True Sorry;



    http://www.youtube.com/watch?v=HXzv7P7qGdM








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder