28 Aralık 2015 Pazartesi

2015′in Son Keşifleri

2015′in Son Keşifleri


Bu yıl da bir sürü yeni yer görüp, lezzetler tadıp, seyahatler ettik. Bundan ibaret değildi tabi hayat. Hem kişisel olarak hem de yaşadığımız yerde değişim ve dönüşümleri de beraberinde getirdi. Koca bir yıl eridi gitti işte… Siz de benim gibi bu yılı yerinde duramadan, yeni yerler keşfetmeye doyamadan geçirdiyseniz yeni yılın ilk günlerinde de keyifle ziyaret edebileceğiniz mekanlar olduğunu söylemeliyim. Yenilik ve güzelliklerle dolu bir yıl olsun:)

Sticky Fingers

Sticky Fingers, cafelerin mekanların ortasında bi’ yer değil. Farklı bir lokasyonu var; Rumeli Hisarı Fatih Sultan Mehmet Mahallesi’nde; ancak aslında birçok yere çok çok yakın. 2.köprüye, Etiler’e. Uzaklardaysanız da buraya gelmek için yollar aşmaya değer. Öncelikle girdiğinizde sizi gerçekten şık ve farklı bir mekanın karşılayacağını söyleyebilirim. Sol yanda kocaman bir John Lennon baskısıyla karşılanıp, büyükçe bir çam ağacıyla haşır neşir olduktan sonra masalardan birine kurulun ve şehirde pek örneğine rastlamadığımız parmaklıkları takın. Bunlar kanatlarınızı yerken ellerinizin pislenmemesini sağlayan doktor eldivenine benzeyen ufak şeyler. Sonra da kendinizi lezzetlere teslim edin. 
Sade Kanat, çıplak kanat, bira mayalı kanat gibi farklı seçenekler arasında kaç tane yiyebileceğinize siz karar veriyorsunuz. Fiyatlandırma da buna göre şekilleniyor. Yanında cafe de paris, rokforlu, tatlı acı vb. Farklı sosları seçebilmeniz mümkün. Soslar da burada üretiliyor ve damak zevkinize uygun olanı seçmeniz kolaylık. Tüm bunların yanı sıra yanlarında kıymalı çili, çeşit çeşit patatesler, coleslow ve salata seçeneklerini bulabilmeniz mümkün. Farklı lezzet arayışına girip, bi yandan da şık ortamları sevenler için birebir. Benden söylemesi!:)


                              Buranın bana anımsattığı şarkı; Ruth-She Brings the Rain

                                https://www.youtube.com/watch?v=jcT4Y3BtqSs



SİVUPLE
Moda’daki Saint Joseph’liler Derneği’nin içerisinde Sivuple. Havuzu ve tenis kortunu geçince hemen solda göreceksiniz. Adeta saklanmış gibi , içeriye girdiğinizdeyse iyi ki bulmuşum burayı diyeceğiniz… Sivuple’nin taş fırında yapılan pizzaları, kahvaltı için hazırlanan sucuk, mantar ve yumurtalı pideleri ve kahvaltısı leziz. Özellikle serpme kahvaltıda sunum hoşuma giden şey oldu. Mavili beyazlı pötikareli örtü üzerine gelen tabaklar vintage bir hava katmıştı ortama. Kahvaltıda peynir, zeytin, söğüş gibi seçeneklerin yanı sıra özel reçeller de mevcuttu ve epey doyurucuydu. Fiyatlar da oldukça uygundu; ancak sanırım bundan sonra artışlar olacakmış. Acilen gidin bence!


                           Buranın bana anımsattığı şarkı; Mum-We Have a Map of the Piano 
                            
                              https://www.youtube.com/watch?v=GA5Q8u5f0Ks



BLACK HOUSE PUB
Black House, Moda’da meşhur Moda Çay Bahçesi’nin hemen karşısında. Eskiden burada Reçel bulunmaktaydı. Şimdi Black House var ve çok da yakışmış yerine. Mekanın atmosferi en seveceğiniz şey olacak zannediyorum ki, duvarlarda yazılar, siyah gri ve sarının hakimiyeti eşliğinde hoş müziklerle vakit nasıl geçiyor anlayamayacaksınız. Burada atıştırmalıklardan yemeklere kadar geniş bir menü var; ama bana sorarsanız akşam saatlerinde deniz havasına karşı bişeyler içmek için daha uygun;) 


                                       Buranın bana anımsattığı şarkı; Duke Dumont-Ocean Drive 

                                       https://www.youtube.com/watch?v=KDxJlW6cxRk



LE MARQUE COFFEE
Caddebostan’da Barlar Sokağı’na girdiğinizde biraz yürüyün hemen solunuzda göreceksiniz. Bence Bağdat Caddesi’nin önemli bir ihtiyacını karşılayacak bir mekan. Çok fazla kahve içebileceğimiz yer olduğunu düşünmüyorum çünkü. Çalışanlar oldukça güleryüzlü. Kahveler lezzetli. Tatlılardan frambuazlı cheesecake’i denedim, gerçekten güzeldi. Bunun gibi birçok tatlının da bulunduğu mekanın en önündeki masalara yerleştiğinizde Caddebostan Barlar Sokağı ayaklarınızın altında oluyor. Oturup bol bol etrafı seyirlik, nefes almalık bi’ yer oluşturmuşlar. Siz iyisi mi, gelin Cadde’ye. Burada soluklanın!


                                     Buranın bana anımsattığı şarkı; Kurt Vile-Pretty Pimpin

                                       https://www.youtube.com/watch?v=659pppwniXA



Mutlu Seneler!




15 Aralık 2015 Salı

Moda’nın Dün’ü; Dün Moda



Moda’nın Dün’ü; Dün Moda


Dün, dünde kalmadı. Moda'ya konuşlandı. İyi de oldu. Sakinlik, şıklık ve lezzetli yemek arayanlara yepyeni bir alternatif, Dün Moda... 
Moda'nın daimi kalabalık mekanı Muaf'ın sokağına kıvrıldığınızda hemen solda. Dikkatinizi çekmemesi imkansız. Kocaman kapısı, hoş ışıklar kapıdaki dikkat çekici ismi. Evet Dün, bana oldukça dikkat çekici geldi isim olarak ve çokça da beğendim. İçeri girince de tahminime yakın bi' yerle karşılaştım. Ayrıntılarda boğulmamış, sade ve şık bir mekan olmuş Dün. Yazı tahtasında günlük yemeklere göz gezdirip masa üzerindeki günlük tatlı çeşitlerini de inceledikten sonra kahve içme isteğiyle oturdum bir köşeye.
 O gün yemek yemeyeceğimi biliyordum; ama bir sonraki gelişim için menüyü adeta hatmettim. Çok farklı seçenekler bulmak mümkün burada. Kahvaltıya geldiğinizde dün kahvaltı, küçük kahvaltı, tava kahvaltı gibi seçeneklerin yanı sıra yumurtalar da alışılmışın dışında malzemelerle hazırlanıyor. Aynı şekilde ana yemeklere baktığımızda da her yerde bulabileceğimiz klasik şeylerle birlikte farklı yemekler de var. En çok armutlu kuskus ve makarnalarını merak ettim ben ve bir sonraki gidişim için listeye aldım, yeni ziyaretim için rejimi bırakmış olmam şart:) günlük olarak değişen tatlı ve yemek menüsünü de sormayı unutmayın. Yumurtaların organik, ekmeklerin de kendi yapımları olduğunu son olarak belirtip uğramalısınız diyelim!:)


                                        Buranın bana anımsattığı şarkı; We are match- Violet 


                                            https://www.youtube.com/watch?v=EshanfR9l1s 




30 Kasım 2015 Pazartesi

Çukurcuma’da Farklı Bir Mekan: Magritte

Çukurcuma’da Farklı Bir Mekan: Magritte


Bazı mekanların kendilerine ait bir ruhu olduğuna inanıyorum. Sanki ev gibi yaşanmışlık hissediliyor orada var olduğunuz süre boyunca. Çukurcuma’daki Magritte de böyle bir mekan. Saatlerin nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız! 

Şahsen benim için durum tam da böyleydi. Ofisi Magritte’e taşıyıp saatlerce orada çalışmayı tercih ettim. Çukurcuma’da Cezayir’in ve Müz’ün arasında kalıyor. Kolay anlatımla Galatasaray Lisesi’nin sokağından girince soldaki ilk sokakta diyeyim. Girmeden evvel güzel dekoratif eşyalar satan bir yer sanabilirsiniz, yanılmayın. Burası harika atmosferli bir cafe.
Girişteki sandalyelerden itibaren vintage bir hava söz konusu. İçeride de koltuklar, duvardaki resimler, objeler ve hoş masalar dikkat çekiyor. Her masada farklı ayrıntılar var, bakmaktan alamıyorum kendimi. Set kısmına gözüm ilişiyor. Kişler iştah açıcı görünüyor. Zaten ilk girdiğim anda burnuma dolan mis gibi koku da, açlık hissetmeyen bünyemi o kişleri denemeye mecbur ediyor. Biberli kiş, yanında salatayla servis edilip, taze demlenmiş çayla da çok iyi gidiyor.


Bu arada elimi Shazam uygulamasından kaldıramıyorum, çalan her şarkı mı insanın hoşuna gider, öyle bir müzik ziyafeti resmen! Oturduğunuz süre boyunca gördüğünüz eşyaların satın alınabilir olduğunu da sonradan öğrendim. Magritte’e gelin ve bir köşeye kurulun. İyi ki burdayım diyeceksiniz:)

                        Buranın bana anımsattığı şarkı; Boom Clap Bachelors- Skyned Dig Langsomt 

                                        https://www.youtube.com/watch?v=SygaZzygKqo




Yeldeğirmeni’nde Kahvaltı Keyfi; Pan Yeldeğirmeni


Yeldeğirmeni’nde Kahvaltı Keyfi; Pan Yeldeğirmeni


Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olduğu sanırsam hepimiz için kesinleşmiş bir düşünce. E böylesi güzel bir öğünü güzel bir ortamda, taze ürünlerle geçirmek de ayrı bir keyif. Öyleyse yolumuz Yeldeğirmeni'ne düşsün! 


Pan Yeldeğirmeni, Karakolhane Caddesi'nde dümdüz yürüdüğünüzde soldan gireceğiniz sokakların birinde, Duatepe Sokak'ta. Beni gittiğim gün kapıda minik bir kedi karşılıyor, içerideki sıcak ortamın başlangıcı gibi.   Girdiğim an sarıların hakim olduğu tatlı bir ortama dahil olmuş oluyorum. Arka tarafında hoş bir bahçesi de var; ancak yağmurlu bir günde oturabileceğim en güzel masa olan girişe kuruluyorum. Sokağı izleyip müzik dinlerken güleryüzüyleriyle siparişimi almaya geliyorlar. 


Önceden sosyal medya hesaplarını talan ettiğimi belli edercesine, pestolu göz yumurta, lor, karamelize soğan ve cevizden oluşan ekmek üstü ve son olarak muhammara, peynir gibi klasik kahvaltılıklardan sipariş ediyorum. Ev yapımı soğuk ve sıcak içeceklerin de methini duyuyorum; ama bu kahvaltıya, sıcak bir demleme çay yakışıyor doğrusu. Siparişim gelmeden önce zeytinyağı ve kıtır simitlerden geliyor. Onlarla oyalanırken taptaze ürünlerden oluşan kahvaltım da masaya yerleşiyor. Pestonun yumurtaya bu denli yakışacağını düşünmeyen ben, ağzıma yayılan lezzete şaşırıyorum. Aynı şekilde karamelize soğanlı ceviz ve lorlu ekmek de müthiş! Lezzetler harika ve birçok kahvaltıcıya göre oldukça farklı ve özel bir menü olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca sokak ve mahallenin sakinliği, mekana yansımış. Kalabalık olsa dahi insan huzur içinde hissediyor. Porsiyonlar biraz daha büyük olabilir; fakat o gün tek başıma gittiğim için bana epey yeterli geldiğini de söylemeliyim. Bu şirin mekana gelin ve şampiyonların kahvaltısı nasıl olmalıymış izleyin!:) 

              
                                        Buranın bana anımsattığı şarkı; Mr. Meeble-100 Pills 

                                         https://www.youtube.com/watch?v=E42uX1928Aw

4 Kasım 2015 Çarşamba

Arnavutköy’de Gizli Kalmış Bir Bahçe; Kavanoz İstanbul


Arnavutköy’de Gizli Kalmış Bir Bahçe; Kavanoz İstanbul



Arnavutköy, şehrin en güzel yerlerinden. Sokaklarında yürümek, binaları ve esnafın neşeli atışmalarını seyretmek çok keyifli. Şimdi bir de buralarda zaman geçirilecek nefis yerler açılmaya başladı. Bize de keşfetmesi kaldı J


O gün harika çay çeşitleri, kurabiyeleri ve sonsuz huzurlu haliyle çok sevdiğim, Chado Tea’ye gitmiş, oturuyordum ki tavsiye üzerine çay sonrası kahve molası vermek adına Tekkeci Sokak’ta buldum kendimi. Kapının önündeki çiçekler, demirlerin arasından görülen bahçe, adeta gel diye ısrar ediyordu bana.

Güzel bir müzik eşliğinde kapıdan girip, bu harika, huzurlu bahçenin en güzel köşesine yerleşiverdim. ‘Eskimeyen Eskiler’ mottosu üzerinde duran Kavanoz’da dekorasyon çok özel. Bahçenin her yanında bir ayrıntı keşfedebildiğiniz gibi, set kısmında duran tatlı tuzlu atıştırmalıklar da iştahınızı anında arttırıyor! Menüde tatlılar, sandviçler, özel üretim şaraplar, taze kahveler ve içecek çeşitleri bulunuyor. Sunum da çok özel, lezzetler de. Mutlaka uğrayın ;) 





Buranın bana anımsattığı şarkı; Woodkşd- I love You 

https://www.youtube.com/watch?v=KQu8FOjJXdI




1 Kasım 2015 Pazar

Bağdat Caddesi'nden Bir Keşif; Hane Cadde

Bağdat Caddesi'nden Bir Keşif; Hane Cadde


İsminin Hane Cadde olmasının sebebini geldiğinizde anlayacağınız, ev sıcaklığında bi haftalık taze bir mekan....


İki ünlü oyuncunun ortak olarak açtığı Hane Cadde, Bağdat Caddesi'nde Marks and Spencer'ın sokağında. Dikkat çekiciliği rengarenk sandalye ve masalarından, hoş bar kısmı ve avizelerinden kaynaklanıyor. İçeri girip pembe şirin bir masaya yerleşiyoruz, güzel müzikler doluşuyor kulaklarımıza, sevilen oyuncuların açmış olduğu bir mekan olduğundan kısa sürede kalabalıkların geldiği bi' yer haline geldiğini düşünüyorum ilk an. Sonra kahvaltı geliyor ve bu kalabalıklığın gerçek sebebinin lezzetler olduğunu anlıyorum.

Her şey çok taze, özellikle anne yapımı reçeller enfes ki bu reçel ve çeşitli ev yapımı ürünleri Hane'de bulabilmeniz mümkün. İlk haftaları olmasına rağmen her şey çok özenli. Snopluktan uzak Misafirperver ve güleryüzlü ekip de ayrı bir tercih sebebi. Kahvaltılar, yemek menüsü, günlük olarak çıkarılan harika tatlıları ve kahveleriyle Hane Cadde, çok seveceğiniz mekanlar arasında yerini alacak, eminim:) 

Buranın bana anımsattığı şarkı; Tycho-Awake

https://www.youtube.com/watch?v=6XJBDX3Z0BY



24 Ekim 2015 Cumartesi

Biraz Çarpıntı, Çokça Keyif; İstanbul Kahve Festivali-2

İstanbul Kahve Festivali-2

Paşabahçe'nin ana sponsorluğunda bu sene ikincisi düzenlenen İstanbul Coffee Fest'e cuma 2.seansta katılabilme fırsatım oldu. Şehirde bu tip etkinliklerin daha da artmasını dileyerek, oldukça da keyif aldığımı düşünerek ayrıldım gardan:) 
İstanbul'un gerçek bir simgesi olan, vapurla karşıya geçerken hep ne kadar güçlü bir yapı olduğunu düşündüğüm Haydarpaşa Garı'nda oldu bu kez İstanbul Coffee Fest. Seçilen alanın büyüsü, sanırım etkinliğin her anına yansıdı. Özellikle trenin içerisinde oturup dinlenmek, araya koydukları köprüden gara bakan fotoğraflar çekmek, festivale gelen herkesin en çok hoşuna giden şeyler arasındaydı.
Dört gün sürecek olan bu etkinlikte her yandan yayılan mis gibi kahve kokusu, kahvelerin nasıl hazırlandığını dinlemek, yepyeni lezzetler keşfetmek harikaydı. Yerli yabancı birçok baristanın kahve hakkında sunduğu showları izleyip, tadım yapabileceğiniz gibi, birçok kez ziyaret etmiş olduğunuz, çokça beğendiğiniz coffeeshopları ve onların özel kahvelerini de burada bulabilmeniz mümkündü. Ayrıca birçok orjinal ürünü satın alabileceğiniz(Kıyafetlerden, ev eşyalarına kadar...) alışveriş bölümü, atıştırılacak özel lezzetlerin olduğu kısım, özel sergi alanı(Başarılı blogger Billur Saatçi'nin Günün Kahvesi sergisi özellikle) ve sürekli kulağınıza gelen canlı müzik(Babylon) de hoş ve keyifliydi. Aynı zamanda Snappcard bünyesinde çalıştığımdan çok fazla workshop ve seminerlere katılamadım; ancak aklım kalmadı desem büyük yalan olur.


Gloria Jean's, Nero ve Starbucks gibi zincir kahvecilerde beklenmedik derecede özel bir anlatım söz konusuydu. Özellikle starbucks, bu işte oldukça başarılıydı. Bunun dışında son zamanlarda oldukça uğrak mekanlar haline gelen; Modalı Walter's, Ben Coffee, Karaköy'den Coffee Sapiens, Balat'tan Coffee Departmant, At origin, Secco, CoffeeNutz, CoffeeTopia ve Coffee Manifesto; uğrayıp az az kahve içtiğim mekanlar arasında yer aldı. Ben Coffee'den ve Coffee Sapiens'ten aldığım take away bardakların tasarımına bayıldım. Şimdiden odamın en güzel yerine yerleştiler:)



Oldukça merak ettiğim Zapatista ve Soulmate'i de festival alanında görmek hoş oldu. Her bir kahveci özel ikramlarda bulunmaktaydı. Yemek içme alanlarında tabi ki benim için yıldız, kendi yapımları ekşi mayalı ekmeklerine bayıldığım Naan ve sağlıklı yiyecekleriyle konsepti açısından oldukça etkili ve başarılı bulduğum Plus Kitchen'dı. Sırçacı14'teki baklavalar da harika görünüyordu doğrusu!
Kahvenin yalnızca kafeinden ibaret olmadığını bilen, kahve çekirdekleri, özel kavurma ve demleme yöntemleri hakkında derin bilgilere sahip olup, özenle çalışan onlarca insan, buraya emek vermişti ve gerçekten keyif aldığım bir festival oldu. Fazla kahveden ufak çarpıntıları da göz önünde bulundurmazsak herkese tavsiye ederim. Seneye mutlaka gidin!:) 




Bu etkinliğin bana anımsattığı şarkı; Mr. Meeble-100 Pills


https://www.youtube.com/watch?v=E42uX1928Aw