27 Nisan 2015 Pazartesi

Time Out 101 Lezzet Festivali


Yeme içme sektörü için çok çok önemli olan ve bu yıl üçüncüsü düzenlenen 101 lezzet festivalinde çalışma fırsatı buldum. Time out'un düzenlediği bu güzel festivalin keyfini sonuna kadar çıkarabilmek adına sabah 07:00'de buraya gelip etkinliğin başlangıç saati olan 13:00'e dek organizasyon aşamasında çalışmak çok güzel bir deneyim oldu. Öncelikle mekan Sait Halim Paşa Yalısı'ydı ve enfes bir manzara festival süresince bize eşlik etti. 

Yeme içme sektörünün önde gelen 101 leziz mekanının standlarının kurulduğu ve çeşitli ürünlerinin sunulduğu 101 lezzet festivalinde, normal zamanda ulaşamadığımız ya da ulaşsak da her lezzetini deneyemediğimiz yerlerin bütün özel ürünlerini bir arada tadabilme fırsatı bulabildik. Bununla beraber özel yemek pişirme etkinlikleri, söyleşiler ve canlı yayınlar da bulunmaktaydı. Kapı açılışından itibaren standların önünde uzun hevesli ve mutlu kalabalıklar oluştu.
İştah açıcı sunumlar eşliğinde, her şeyden deneme isteği içerisine girdik biz de pek tabi ki. Burada çalışmanın en faydalı yönlerinden biri de sanırım hangi mekanın standının tam olarak nerede olduğunu bilebilmek oldu. En sevdiğim yerleri önceden gözüme kestirip hedefe kitlendim:) Sarayın iç kısmında üst katta büyük salonda tatlıları en güzel olan yerler, hemen yanında ise kahve konusunda uzmanlaşmış üçüncü dalga kahve akımının en başarılıları Kronotrop, Brew Lab, Coffee Sapiens, Coffee Nutz vardı. Erenköy şerbetçisi'nin ferahlatan şerbetlerini de unutmayalım. Alt katta ise kuru kahveci mehmet efendi, Refika'nın mutfağı ve yemek pişirme etkinliklerinin de bulunduğu Le Cordon Bleu'nun odası mevcuttu. 


Dış kısımda ise benim dört gözle beklediğim bazı mekanların standları kurulmuştu. Hemen o tarafa doğru gittim, işim bittiği an. Yeniköy'den sonra İstinye Park'ta da şube açmış olan ve mantıseverliğiyle tanınan bana en iyi mantıyı nerede yediğim sorulduğunda düşünmeksinizin adını söylediğim Emek Mantı'nın standına doğru yol aldım. Mantı çeşitleri, börekler, zeytinyağlı dolmalar arasından ilk olarak normal mantıdan istedim ve yemek olarak başlangıcı kendi içimde beni en mutlu eden şeyle yapmış oldum.

Sonrasında Taksim'in belki de en lezzetli yeri olan ve nefis manzarasıyla bizi mest eden Duble Meze Bar'ın standına yok aldım. Ufacık kıtır yufkaların içindeki abagannuş, humus ve kokoreç enfesti. Duble Meze Bar'a giderseniz o incecik ciğerinden yemeyi de unutmayın benden söylemesi! Buranın yanında bulunan stand ise Ferahfeza ve Leb-i Derya'ya aitti. Özellikle Ferhafeza'daki fıstıklı peynirli domatesli humus hafif ve lezizdi. Avokadolu seçenekler de mevcuttu.

Buranın karşısındaki Shangria La Bosphorus standında ise noodle savaşları vardı. Sanırım gördüğüm herkesin elinde bi an o noodlelardan gördüm. Yine bu kadar popüler olan ve neredeyse etkinlik bitimine dek koskoca bir sıra eşliğinde hizmet veren Virgina Angus ve lezzet patlaması yaşatan hamburgeri günün en şiddetle arzu edilen yiyeceğiydi. Gözde şarküterideki midye dolmalar, Bi nevi'deki sağlıklı seçenekler, Upper Crust pizzaları, Virgina Angus'un hemen yanında Carnaval Büfe, Arcadia ve Develi bulunuyordu. Develideki çiğ köfte, Eatbox'taki hamburger ve Lucca'nın standındaki sağlıklı yiyeceklerle, sangria da en çok revaçta olan yiyecek-içecekler arasındaydı. Başarılı şef Rudolf Van Nunen'in de hazır bulunduğu, Karaköy'ün yepyenisi Rudolf Restaurant'ın standında bulunmak da çok hoştu. Levrek marin çok hafif ve lezizdi. Karaköy'den sonra Bebek'te de şubesi açılan onlarca çeşit çayıyla çayseverlerin uğrak mekanı olan Dem de bahçe kısmında sevilen çeşitleriyle hazır bekliyordu.


Yemekten sonra yukarı çıkıp tatlılarımız eşliğinde balkonda manzaranın keyfini çıkardık. Coffee Nutz'ın ve Coffee Sapiens'in cold drip çeşitlerini denedik. Tatlı kısmında, yılların klasikleşmişi Baylan, yenilerden Pare Baklava, By Trileçe, Pim Karaköy ilk akılda kalanlardandı. Özellikle Pim'deki çilekli mus en sevdiklerimden oldu; ancak favorin ne derseniz, Galata'da bulunan Velvet Cafe'nin un helvaları bir harikaydı. Üç tane yedikten sonra gördüm ki herkes de benimle aynı düşüncede.


Peki yiyecek olarak en sevdiklerim neler mi oldu? Öncelikle Emek Mantı'nın mantısı, Roka Pera'nın zeytinyağlı dolma ve favası, Cundalı Balık'ın karidesli mantı ve uskumrusu, Duble Meze'de tattığım paçanga ve abagannuş ve Virgina Angus hamburgeri benim favorilerim oldu. After party'de dans edip yediklerimizi eritmeye çalıştık. Bütün aldığımız kilolara rağmen yüzlerimiz gülerek Seneye de mutlaka katılacağımıza emin olarak güleryüzlerle, keyifle ayrıldık oradan. Umuyorum ki bu tip yeme-içme etkinlikleri daha da fazlalaşır! Bu şehir bunu hakediyor :)










21 Nisan 2015 Salı

Kızıltoprak'tan Aldık Bir Tatlı Huzuru; Tabure Coffee

Kızıltoprak'tan Aldık Bir Tatlı Huzuru; Tabure Coffee

 Bir tatlı huzur almak Kalamış'a mahsus sanmayın. Kalamış'la Kadıköy'ün arasında kalan Kızıltoprak'a gelin. Tabure Coffee'de aranan huzur bulundu!
  


Kızıltoprak'ta Kolaj Sokak'ın başında sol yanda. Açık anlatımla stadı arkamızda bırakıp Bağdat Caddesi'ne giden tarafa doğru yürüdüğümüzde gireceğimiz sağdan üçüncü sokak. Ufak, yüksek tavanlı şirin mi şirin bir mekan. İlk kez gittiğim o gün, huzur dolu müzikler kulağıma çalınırken, bir yandan da etrafı inceliyorum. Duvarların birinde kupa taşıyan bir kız resmi var, resmin diğer tarafında ise o kupadaki kahveyi koklayan bir adam. Fotojenik bir duvar, hemen setin arkasında. Mekanın sahibi çifti temsil eden bir resim bu.
Diğer tarafta ise menüde olan kahve çeşitlerini gösteren bir resim, hemen altında tabureler ve bar gibi oturabileğimiz bir kısım. Tabureler çok orjinal, bisiklet gibi tasarlanmışlar. Pedalları var, zaten mekanın ismine de bu hoş taburelerden esinlenirerek karar verilmiş. Yerlerdeki mavi kahverengi karolar da mekanı ferahlaştırıp, şık bir hava katmış. Standart-Tim tarafından tasarlanmış. Tabure coffee'de espresso, mocha, cappuccino, espresso macchiato, latte gibi seçeneklerin yanısıra chemex, aeropress gibi demleme filtre kahve çeşitlerini bulmak mümkün. Üçüncü dalga kahve akımının en yeni temsilcilerindenler, barista eğitimi aldıkları Şerif Başaran'dan kavrulmuş çekirdekleri alıp, burada kendileri öğütüyorlar. 


 Smoothie ve çay çeşitlerini de unutmayalım. Çaylar, Asia chai art'tan. Tatlıseverlerdenseniz cheesecake, tiramisu(tabumisu) gibi tatlılar mevcut. Tabumisu olarak adlandırdıkları bu tatlıyı bir sonraki gelişimde denerim diye düşünüyorum. Lezzetini bilemem ama oldukça iştah açıcı bir görüntüsü var, anne tarifi olmasından herhalde. Farklı şehirlerde, farklı işler yaparken Kaş'ta hayatları kesişen kurumsal hayattan vazgeçip kahvelerin büyüsüne kapılan çok tatlı bir çiftin sahibi olduğu Tabure Coffee'de geçirdiğim saatlerde bu yepyeni mekanı çok huzurlu buldum. Gerek kalabalık olmayışı, gerekse ortama mavilerin hakim oluşu, bana oldukça huzurlu geldi. Sevdiğim müziklerin çalması da cabası. Siz de mutlaka gelin derim!:) 
  

                                          Buranın bana anımsattığı şarkı; Lana Del Rey-Video Games 

              
                                       https://www.youtube.com/watch?v=cE6wxDqdOV0

20 Nisan 2015 Pazartesi

Caddebostan'da Meksika Esintisi; Buritto Shop Mexican Wave


Uyandığım an güneşi görmek kapıdan fırlamamı sağladı. Fırladığım gibi de Bostancı'da buldum kendimi. Yanıltıcı ısıran bir güneşle birlikte yürüyüşe çıktım. Caddebostan'a geldiğimde yorulmuş acıkmıştım. O kadar yürüdün bi kaç kalori vermişsinDir hepsini geri almalısın gibi yanlış bir düşünceyle geçen günlerde gördüğüm aklımda kalan Buritto Shop'a doğru yola çıktım.  
Bi buçuk'un sokağı veya Chineese expressin hemen yanı desem, anadolu yakası insanlarının çoğu anlar adresi; ancak açık anlatımla Caddebostan'a geldiğinizde barlar sokağından sonraki ikinci sokak diyeyim. Zaten caddenin üstünde olduğundan direk gözümüze de çarpıyor. Meksika yemeklerine göz kırpan mekanın iç tasarımı çok ilginç. Yapılan yemekleri görebiliyorsunuz, salıncak şeklindeki sandalyeler ve uzun lambalar atmosferi güzelleştiriyor. Yemeklerin içerisinde var olan soslar bizzat burada yapılııyor, meksika esintili bu soslar lezzete lezzet katıyor.


Mekan öncelikle burittolarda iddialı. Beş altı çeşidin arasında california original ve california polloyu tercih ettik biz. Tahta servisle gelen basit anlatımla dürüm şeklindeki et ve tavuk içerisine konulan soslar eşliğinde gerçek bir lezzet şöleni yaşaytı, yanında servis edilen acı sos da bambaşka bir tat kattı. Burittoların içerisinde cheddar, mozerella, patates  gibi malzemeler de bulunuyor.
Burittolar dışında quesedillaslar, soslu patates, tabakta patates üzerine et tavuk ve soslardan oluşan plates adını verdikleri yemekleri de mevcut. Burittolarınızın içerisindeki malzemeleri kendi zevkinize göre seçebilme imkanınız da var. Çalışanların güzelyüzlü oluşu, fiyatların uygunluğu da buraya gelmek için ayrı bir sebep. Hesap, ufacık bir alışveriş sepetinde geliyor. Mutlaka uğrayın!

                                      Buranın bana anımsattığı şarkı; Santana- Put Your Lights On 

                                                https://www.youtube.com/watch?v=KCBS5EtszYI



13 Nisan 2015 Pazartesi

Kadıköy Çarşı'da Kahve Keyfi; Montag Coffee Roasters

Kadıköy Çarşı'da Kahve Keyfi; Montag Coffee Roasters

Kadıköy’de yeni açılan ve genel olarak yazdığım yerler hep Moda’da olurdu. Şimdi bahsedeceğim yepyemi mekan ise Buranın, belki de en sevdiğim yeri olan Çarşı’da. Buyrun Montag Coffee Roasters’a.
Çarşıdaki Starbucksın sokağından yukarı çıkıp sokağı bitirdiğimiz köşede sağdaki apartmanın birinci katı, kilisenin hemen karşısı. Merdivenleri çıkıp da buraya girdiğim an, bundan sonra Kadıköy'e geldiğimde ilk duraklarımdan biri olacağını anladım. Zira çalan güzel müzikler, güleryüz, ortamın hoşluğu ve Çarşıyı kahvem eşliğinde seyredalmabilmek benim için en güzel şey. Oturduğum yerin karşı duvarında yazılı ''one coffee doesn't make us friends. Maybe Two'' yazısına takılıyorum öncelikle. Duvardaki resim gibi geliyor ilk anda ama duvar oyularak çekiçle yapılan bir eser aslında. Mekanın ortaklarından birinin iç mimar eşi tarafından tüm bu ayrıntılar düşünülmüş ve yapılmış. Ambiyans gerçekten çok güzel. Bu duvarın hemen altında tahta upuzun bir masa var ki orada arkadaşlarınızla saatlerin nasıl geçtiğini anlayamayacağınıza eminim. 
Montag isminin hikayesi şöyle; almancada pazartesi anlamına geliyor ve mekan sahibinin zor okullardan olan Avusturya Liseli olmasından ve pazartesilerinin sendromlu halinden ileri geliyor. Ayrıca Montag çeşitli kitaplarda da karşılarına çokça çıkınca ismin bu olması kaçınılmaz olmuş. Pazartesi sendromuna ilaç gibi gelecek bi mekan yaratacaklarını önceden sezmiş olmalılar. Montag, pazartesileri de açık. Mekanın bir diğer artısı da Kahve çekirdeklerini kendilerinin kavuruyor olmaları, bu da ayrı bir lezzet katıyor pek tabi ki. Filtre kahve çeşitleri, latte, americano cappicino ne ararsak var.
Bunlarla beraber burada cheesecake, havuçlu kek gibi tatlıları bulmanız da mümkün. Bir süre sonra tatlıları kendileri yapmayı düşünüyorlar. Seramik sanatçısı Defne Samman'ın yapmış olduğu şık tabaklarda sunulacak bu tatlılar. Ben ilk gittiğimde latte içmeyi tercih etmiştim o gün kalabalık da değildi zaman nasıl geçti anlayamadım; ancak fotojenikliğine bakılırsa burası kısa sürede herkesin uğrak mekanı olacak gibi gözüküyor. Şimdilik balkonda yer bulunabiliyor, Çarşıdaki koşuşturmaları izleyebilmek, leziz kahveler eşliğinde sokağı dinleyebilmek gerçekten keyifli. Son zamanlarda en çok sevdiğim yer diyebilirim, siz de deneyin:) 

                                                 Buranın bana anımsattığı şarkı; Amos Bilborn-Thinking and drinking
     
                                                                 https://www.youtube.com/watch?v=ISUF_yq1yEY




1 Nisan 2015 Çarşamba

Kadıköy'de Keşif Günlüğü

Kadıköy'de Keşif Günlüğü

Bir de baktım Kadıköy'deki yerleri yazmayı bir süredir azaltmışım. Yuvama döneyim dedim, hemen bir Moda turu, ardından Çarşı yürüdüm de yürüdüm. Yeni yeni yerler gördüm, girip keşfettim. İşte İspanyol lezzetleriyle dolu Hola Panini ve yepyeni üçüncü dalga kahve dükkanı Walter's Coffee Roastery!

Hola Panini&Tapas 

,

İspanyol lezzetlerini bulabilmek için, çok da uzağa gitmeye gerek yok. Kadıköy'de Şair Latifi Sokak'ı bulmak yeterli. Çekirdek,'in hemen karşısı. Minik bir dükkan. Tapaslar girdiğimiz an gözümüze çarpıyor, setin üzerinde sergileniyorlar. Tapaslar, tostas ve pinchos olarak ayrılıyor. Tostaslar ekşi mayalı büyük ekmekler üzerine yapılıyor, Pinchoslar ise daha küçük ekmeklerle yapılıyor.
Tapasların her biri leziz, bu lezzet malzemelerin tazeliğinden ve özenle seçiminden ileri geliyor sanıyorum ki. Peynir helvası ve günlük olarak değişen tatlılar da tapaslar kadar güzel ve iştah açıcı. Türk damak tadına da hitap eden lezzetler mevcut. Sebze tercih edenler için, katalan usülü ıspanak-beyaz peynirli tapas bulunuyor, sicilya usulü köfte ve kuru etli çeşitlerse etseverlerin tercihi oluyor. Tapasların yanında İtalya'nın klasiklerinden Paniniler de içlerine koyulan farklı malzemeler eşliğinde burada bulunuyor.
Ekşi mayalı köy ekmekleri özel olarak çiftlikten alınıyor. Haftasonu kahvaltısında bu ekşi mayalı ekmekler eşliğine jambonlu çırpılmış yumurta ya da nutella antep fıstığı çeşitlerini denemeniz mümkün. İçecek olarak da farklı seçenekleri bulabiliyorsunuz. Erenköy şerbetçisi'nden alınan farklı mevsim meyvelerinden yapılan şerbetler ve İspanya'nın klasiklerinden sangriayı burada bulabiliyoruz; fakat alkollü yapılamıyor ruhsat sorunu sebebiyle. Pazartesi dışında hergün açık olan bu minik; ancak lezzetleriyle kocaman mekanı muhakkak ziyaret etmenizi öneririm. 


Buranın bana anımsattığı şarkı; Gloria Estefan-Wrapped

https://www.youtube.com/watch?v=qNKf8jsOo



Walter's Coffee Roastery
Kadıköy'de Caferağa Mahallesi Badem Altı Sokak'ta. Taptaze bir mekan, henüz üç dört günlük. Üçüncü dalga kahvecilerin en iyilerinden olmaya aday. Walter's Coffee Roastery, Moda'da zaman geçirebileceğimiz en geniş mekan olabilir. Burada her şey Sarı-gri, kupalar da aynı şekilde ve çok şık, atmosfer çok güzel. Yüksek tavanıyla oldukça ferah bir alan yaratılmış.


Üçüncü dalga kahve demleme tekniklerini kullanarak kahveleri kendileri kavurmaktalar. Moc, Kronotrop gibi bu işin en iyilerinden aldıkları kahveleri de servis ediyorlar. Bir süre sonra browni, muffin gibi tatlı seçeneklerini de bulmak mümkün olacak, ayrıca kahvaltı için de güzel bir seçenek haline gelecek. Burada uzun uzun oturup, işinizi yapmak, bişeyler okuyup, uzun masalarda kalabalıklarda arkadaşlarınızla sohbetler etmek mümkün. Özellikle masalarda bulunan prizler sayesinde bilgisayarınızı alıp buraya yerleşebilir, ofisinizi Moda'ya taşıyabilirsiniz. Kesinlikle gelin!  

                                 Buranın bana anımsattığı şarkı; Trentemoller-Moan 
                                 
                                  https://www.youtube.com/watch?v=t64m5Lm7CrA


Kısa kısa Kadıköy ... 

-Pancakeleriyle iki senedir aklımızı alan, çok sevdiğimiz Munchies bu aralar kapı duvar. Karşısında açılan Pan'a gidebilir, ufak lezzetli pancakelerini yanında gelen malzemeleri eşliğinde deneyebilirsiniz. 

-Kadıköy'deki Burger yapan mekan açığını kapatacak bir yer var artık. Hollywood Burger! Bi maruzatım var, ne zaman gitsem kapıduvar oluşu. Yine de her Kadıköy'e gidişimde bakıyorum açık mı diye. 

-Rexin karşı sokağından girip dershanelerin olduğu sokağa ulaşınca, şirin ufak bir yer çıkıyor karşıma. Çay Station. Taze demleme Çayı yudumlayıp, tatlı bi ortamda oturmak isteyenler için birebir. 









30 Mart 2015 Pazartesi

Bağdat Caddesi'nin Yenisi; Marlon Suadiye


Bazı dükkanların makus kaderi vardır. Devamlı el değiştirir, oraya gittiğinizde daha önce var olan yeri bulamazsınız. Suadiye'de Suadiye Hotel'in iki yanında bulunan koca alan da böyleydi. Suadiye Cafe'yle beraber biraz değişen bu durumla beraber yeni açılan Marlon Suadiye'yi gördükten sonra burada kalıcı olacak bi yer olmuş diye düşündüm ve hemen keşfettim:)

Suadiye ışıklardan sola girince Plaj Yolu Sokak'ta, Suadiye Hotel'in hemen yanında Marlon. Bağdat Caddesinin en yenisi. Şık dekorasyonu, ferah ambiyansı ve çalışanların kibarlığına bakılacak olursa caddenin en çok uğranılan yeri olacak gibi gözüküyor. Geniş bir dış kısmı var, ısıtıcılar sayesinde üşümeksizin rahatça oturulabiliniyor. Menüsü çok geniş, her zevke her isteğe hitap edebilecek çeşitlilikte. El yapımı makarnalar, etler en gözde seçenekler. Özellikle de diyet yapanlar için birçok leziz yemek bulunuyor, fit burger bunlardan yalnızca biri. Akşam yemeğine gelebileceğiniz gibi, öğlen yemeği, brunch, hatta kahve ve tatlınız eşliğinde caddenin keyfini çıkartabilirsiniz.

 Biz arkadaşlarımla cuma gecemizi burada geçirmeye karar veriyoruz. Açlığımızı yatıştırsın diye başlangıçlardan seçimimizi yapıyoruz. İçerisinde barbekü soslu köfte, tavuk parçalari, patates gibi seçeneklerin bulunduğu bir tabak geliyor, lezzetler yerinde. Sonrasında sipariş ettiğimiz lokum etler, yanlarında garnitür olarak verilen mantar ve sosun da lezzetleri yerinde diye düşünüyoruz, zamanla daha da iyi olacağına eminim, özenli bir mekan çünkü. Sunumlar oldukça hoş, tercihe göre etlerin yanında brokoli gibi daha light yiyecekler de gelebiliyor. Bağdat Caddesinde, ferah bir ortamda zaman geçirmek isteyenler için hoş bir tercih olabilir, deneyebilirsiniz.
Buranın bana anımsattığı şarkı; Nu-Man o To

https://www.youtube.com/watch?v=KsMEBEcxzYA


25 Mart 2015 Çarşamba

Bir Haftasonu Kaçamağı; İzmir-Alaçatı

Bir Haftasonu Kaçamağı; İzmir-Alaçatı


Şehirden bıtkığımız, kendimizi mutlu etmek adına nefes almaya, evden uzaklaşmaya ihtiyaç duyduğumuz bir anda arkadaşımla İzmir'e gitmeye karar veriyoruz. Birkaç kez daha ziyaret ettiğimiz güzel İzmir, bu kez daha bi cazip, daha bi yaşanılası hatta taşınılası geliyor. İşte Ege'de bol yemekli, musmutlu bir haftasonu!

İstanbul'u, aklımızı, evi, kalabalığı, trafiği bırakıp gitmek istediğimiz o gün aklımıza birçok şehir geliyor, gel zaman git zaman İzmir kararı çıkıyor ikimizden de. Çıkıyoruz yollara. Sırt çantasıyla çıkılan tatilleri hep çok sevmişimdir. O tatillerde biraz telaş, bir o kadar rahatlık, çokça da kaçma hissi vardır. Sırt çantamıza iki üç şey atıp koyuluyoruz yola. İndiğimizde hissettiğimiz hava bile bir başka geliyor, nefes aldırıyor. İlk gün Bostanlı'da kalacağımız için kahvaltımızı orada yaparız diye düşünüyoruz.
Reyhan Pastanesi; Yıllardır buraların en meşhuru olup, lezzetli tatlıları, unlu mamülleri ve kahvaltısının güzelliğinden hiçbir şey yitirmeksizin varlığını sürdüren Reyhan Pastanesi bir de Bostanlı'da şube açmış. Tatlıların olduğu seti hevesle inceleyip, yerimize yerleştikten hemen sonra ortaya serpme kahvaltı söylüyoruz. Kahvaltıya dair aklımıza gelebilecek her şeyin taze olarak bulunduğu bu yerde, masaya ilk gelen İzmir'in meşhuru boyoz oluyor. Kim ne kadar sever bilemem; ama o çıtır çıtır lezzet benim hep aklımda olduğundan ilk olarak boyozu yiyorum. Tatlıları ve ikramları da bir harika...

Bu kadar yedikten sonra bir yürüyüş gerekli diyerek, öncelikle vapura binip Alsancak'a geçiyoruz. Bu şehirde sanki zaman durmuş, kimsenin acelesi yok. Birbirini iterek ilk inmeye ya da binmeye çalışan insanlardan uzak,  İstanbul'da yaşayamadığımız sakinlik ve dinginlik içerisinde vapur keyfi yapıyoruz. Buraya gelmişken Dario Moreno Sokak'a ve Tarihi Asansör'e gelmemek olmaz. Tarihi Asansör'de azıcık sıra bekledikten sonra, deniz ve mehtap şarkısı eşliğinde İzmir'i kuş bakışı seyretmeye doğru yükseliyoruz. Asansörün en üst katına çıkınca enfes manzara, güzel müzik ve çay molası verebileceğimiz bir cafe bizi karşılıyor.
Soluklandıktan sonra yola devam deyip, Kızlarağası Hanı'ndan meşhur dibek kahve satın almaya gidiyoruz, bu arada saat kulesinin önünden geçip, fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyoruz. Derken bence İzmir'in en keyifli yeri olan, Kordon'a adım atıyoruz. Bir tarafımızda deniz, yeşillikler, diğer tarafta ise hala kirlenmemiş ferah yapılar...Yürüdükçe yürüyoruz. Yorgun düşünce soluklanmak için bi yere oturup akşamı, güneşin batışı eşliğinde karşılıyoruz.
Deniz Restaurant Alsancak; Balık-meze keyfi için yıllardır var olan, değişmeyen lezzetli mekan Deniz Restaurant'a gidiyoruz akşam yemeğine. Oldukça klasik bir balık restaurantı burası, gelenler de öyle. Birçok müdavimi var. Menüde mevsimine uygun olmak üzere her türlü deniz mahsülünü bulmak mümkün, meze çeşitlerinden levrek marin, şakşuka gibi seçenekleri deniyoruz, hepsi leziz. Asıl vurucu olan ise balık mantısı ve barbun oluyor. Karideslerin hamurla birleşimi üzerinde de mantı sosu her daim beni mutlu edebilecek bir tarif. Ortam nezih, balıklar güzel, mezeler de aynı şekilde; ancak fiyatlar oldukça yüksek. Tek kişilik söylediğimiz şeyin iki kişilik gelmesi ya da sipariş etmediğimiz yemeklerin ikram gibi sunularak, fiyata yansıtılması gibi durumlar yaşadık. Yine de lezzetlere söylenecek söz yok.
Ertesi sabah, İzmir'in yine en meşhurlarından, hatta sembolü haline gelmiş olan kumrusunu denemek istiyoruz. Kumrucu Şevki'ye gidip sosis, sucuk, taze ekmek, kaşar ve tereyağından oluşan kalori ve lezzet bombardımanı yaşatan kumruyu kahvaltı olarak bir güzel midelerimize indiriyoruz ve Alaçatı'nın yolunu tutuyoruz. Alaçatı yazın geldiğim, evleri, yolları, doğasıyla mest eden; ancak mevsimle sıcaklıkla orantılı olarak çılgın bir kalabalıkla başetmemizi gerektiren bi yer olarak aklımda yer etmişti. Baharın ilk günlerinde geldik ve kalabalıktan eser olmaması beni en çok sevindiren yan oldu. Mesela köşeyi tutan, mahallenin muhtarı gibi herkesin muhakkak uğradığı Köşe Kahve'de kolayca yer bulduk. Damla sakızlı türk kahvelerimizi yudumlarken sokağı izlemek, sohbet etmek oldukça keyifliydi. Uzun süredir bu kadar huzurlu hissetmemiştim kendimi.

 Alaçatı sokaklarını arşınlamak, ufak tefek orjinal şeyler bulmak, evleri izlemek, birbirine selam veren devamlı gülümser haldeki esnafı görmek beni çok mutlu etti doğrusu. Üstelik acıkınca en güzel midye dolmaların burada olduğunu bilmek hatta 15-20 tane yemek en iyisiydi :) Bu arada Alaçatı'da kalmayı tercih ettiğimiz otel, Cumbalı Konak oldu. Alaçatı merkeze yakın olması, çalışanların kibarlığı, ambiyansın güzelliği, odaların şıklığıyla sanırım bi sonraki gelişimde de düşünmeksizin kalmak için seçeceğim yer olarak aklımda yer edindi. Kahvaltıdan bahsetmiyorum bile. Otelde ettiğimiz kahvaltı, tazeliğiyle lezzetiyle enfesti. Pişilerin tadı hala aklımda.

Peki son vuruşu nerede mi yaptık? Pek tabi ki Asma Yaprağı'nda. Daha önce gitme fırsatım olmamıştı, o akşam gittiğimde bayıldım. Ortam çok şirindi. İçeriye girdiğimiz anda burnumuza dolan koku, yiyeceğimiz lezzetlerin habercisi gibiydi. Günlük çıkan ege yemeklerinden seçimlerimizi yapıp, üst kata geçtik. Ege mutfağını keşfetmek isteyenler için birebir. Mezeler çok lezzetli. Özellikle ben, şevketibostan ve balkabağından yapılan sinkontaya bayıldım! Sonrasında ana yemek olarak yediğimiz Tarçınlı Girit Köfte de sosuyla mutlu etti.
Kaçmak istediğinizde, özellikle de kalabalığın fazlalaşmadığı bu mevsimde İzmir ve Alaçatı'nın keyfini çıkarın. Mesela haftaya haftasonu Alaçatı Ot Festivali'ni ziyaret edebilirsiniz. Mutlu olabilmek için bir haftasonu bile yetiyor !